İçerikte Neler Var?

Ülkemizin Yeni Yüzyılında Yaşam ve Refah

Dünyamızın ve yaşamımızın özü insandır, insanların yaptıkları eylemler, planlamalar ve düzenlemeler yaşamı paylaştığımız tüm canlılarımızın yaşam imkânları ile yaşam refahını oluşturur.

Yaşam Hakkı Tüm Canlılarındır

Dünyamızın canlı varlıklarının tümünün yaşama hakkı var ve bu yaşamın canlıların refahına uygun olarak gerçekleşmesi zorunludur. Refahını düşünmediğimiz tüm canlılar ve yaşamları, yaşayacakları stresin etkisi ile eşitsizlikle daha çok mutsuz, daha çok sağlıksız, daha çok olumsuzluk üreten konuma geçerler. O halde dünyamızın en önemli ilkelerinden birisi yaşam refahıdır, refahtan yoksun yaşamlar yaşam olarak kabul edilmemelidir ve karar koyucular için bu ortamların oluşturulması da yaşam haklarına aykırıdır.

Bir bitkinin ışığını, suyunu ve toprağındaki besin ihtiyacını kısıtlamadan veya bir hayvanın hareketlerini ihtiyacı olan her şeyi kısıtlamadan (örneğin bir tavuk kümesine veya hayvan ağılına hapsedilmiş hayvanlar), insanların duygularını mutluluğa çevirecek bir ortamda, fiziksel ve duygusal ihtiyaçlarının karşılandığı bir yaşam varsa refahtan bahsedebiliriz. Sonuç olarak refahsız yaşam yaşam değildir.

Tasarruf ve İsraf Paradoksu

Dünyamız plansız ve niteliksiz nüfus artışına paralel olarak sanayi, endüstri, teknolojinin gelişimi ile fiziksel ve biyolojik varlıklarını kaybetmekte, sürdürülebilirliğini kısıtlayan bir döngü içerisine girmektedir. Nüfus artışı ile birlikte tasarruftan uzak, israfın giderek arttığı tüketimi öngören yaşam tarzı maalesef dünyanın yaşamının sürdürülebilirliği önündeki en büyük engeldir. Dünyamızda yaşanan iklim krizi etkilerinin en belirgin hissedildiği coğrafyalardan birisi ülkemizin konumudur.

Ormanların yok olduğu, tatlı su kaynaklarının azaldığı, deniz zenginliğimizde deniz yaşamının hızla azalarak denizdeki gıda kaynaklarının yetersizleştiği, sanayi ve endüstrileşme adına toprağımızın ve atmosferimizin hızla kirlendiği, gıda kaynaklarımızın azaldığı dikkate alınacak olursa yeni yüzyılımızda dünyamızın tüketilen varlıklarına her gelecek günde daha zor erişebileceğimiz kaçınılmaz gerçeğimizdir.

O nedenle ülkemizin ve dünyamızın varlıklarını koruyan politikaları A’dan Z’ye yaşamımıza, eğitimimize, çalışmamıza, üretimimize ve tüketimimize ödün vermeden dahil etmediğimiz sürece yaşanacak bir dünya bulamayacağımız, yaşam için olmazsa olmaz sağlığımızı bulamayacağımız kaçınılmazdır. O halde yeni yüzyıllarımızda kaçınılmaz olarak ülkemiz, insanlarımız ve dünyamız için yeşil mutabakatın gereklerinin ödün verilmeden yaşanacağı bir yeni yüzyıl olması arzumuzdur.

Uzayan Yaşamın Beklentileri

Her on yılda insanların yaşamı bir yıl daha uzamaktadır ve günümüzde ortalama yaşam ömrü 80 yaş civarında gerçekleşmektedir. Özellikle emeklilik ve yaşlılığın bahsedildiği 65 yaş itibarı ile insanlarımızın her birinin gerek yaşadıkları kronik hastalıkların artışı, gerekse üretkenlik kaybı ile birlikte yaşanabilecek çeşitli sağlık sorunları ve sosyal eksiklikler ile birlikte bakıma muhtaçlığın artışı dikkati çekmektedir. Gerek yaşlanma ile ortaya çıkan bakım ihtiyacı, gerekse de kontrolsüz ve sağlıksız doğurganlık ile engelliliğin artışı ülkelerin sosyal devler olma istekliliklerinde ekonomik yetersizlikleri de beraberinde getirmektedir.

Şuan ekonomik olarak gelişmiş kabul edilen ülkelerin en büyük zorluklarından birisi haline gelen insan bakım ihtiyaçlarının belirginleşmesi çağımızın en büyük sorunlarında birisi konumuna yükselmiştir. Bakım alanında gerek iş gücünün temini ve sürekliliği ile gerekse de bakım ve rehabilitasyon ihtiyaçlarının karşılanmasına yönelik ekonomik gelirler maalesef gereklilikleri karşılamaktan çok uzaktır. Dünya Sağlık Örgütü halk sağlığı sorularının ilk beşi içerisinde yaşlanmanın doğurduğu ihtiyaçlara yer vermektedir. Bu ihtiyaçların karşılanmasında ülke politikası, iş gücü temini, kurumsal kapasiteler ve imkânlar, bakım hizmetlerindeki yeterlilikler ve finansman temini gibi bakım ekonomisindeki birçok temel başlığa yönelik iyileşmenin gerçekleştirilmesi gerekmektedir.

Bakım Ekonomisine Yönelik Yatırımlarda Kaçınılmazlık

Ülkemizde yaşlılar, engelliler ve bakıma muhtaç diğer bireylerimiz için evde veya kurumsal bakımın ihtiyaçlarına yönelik kurallar ve mevzuatlar, hizmetler ve iş gücü temini gibi konuların iyileştirilmesinde ihtiyaçlar büyüktür. Ülkemizde bakım sektöründeki bakıma muhtaç tüm bireylerimizin çok büyük kısmı maalesef niteliksiz, eğitimsiz, aynı kültürlerden gelmeyen, kayıt dışı olarak ülkemizde çalışan insanlara teslim edilmiştir.

Dünyanın en genç nüfuslarından biri olmakla öğündüğümüz ülkemizin genç nüfusunun eğitilmek suretiyle bakım sektöründe rol almamasının nedenleri iyi araştırılmalı, iyi anlaşılmalı ve ihtiyaçlara yönelik sürdürülebilir milli çözümler üretilmelidir. Her bireyimizin insan onuruna yakışır şekilde yaşam ve bakım hakkı vardır. Akademilerimiz, özel kuruluşlarımız, devletimiz el ele vererek ülkemizdeki bakım ihtiyaçlarını yeteri düzeyde karşılayacak ulusal bir modele ivedilikle geçmek zorundadırlar.

Halkımızın en büyük dileklerinden biriside yeni yüzyılımızda gerek çocuklarımız için nitelikli eğitimin ve bakım desteklerinin sağlanması gerektiğidir. Engelli bireylerimize erişilebilir eğitim, rehabilitasyon ve istihdam olanakları ile sosyal yaşama katılımının güçlendirilmesi de eşitsizlikleri ortadan kaldırmak içi çok önemlidir.

Yaşlı bireylerimiz için onların deneyimlerinin nesilden nesle aktarılacağı, onları üretimin içerisinde hareketli ve sağlıkla yaşatma imkanları ile yaşamlarını destekleyecek sosyal hizmet modelleri, bakıma muhtaçlıkta ise evde veya kurumsal bakımda kısıtlılıkları ortadan kaldıracak kamu finansmanı ve yönetimindeki inisiyatiflerin güçlendirilmesi ile bakım sigortasının ve tamamlayıcı bakım sigortasının her yaşta kamu düzenlemeleri ile hayata geçirilmesi son derece önemlidir.

Sosyal Katılımcılığın Teşvik Edilmesi

Globalleşen dünyamızda yaşanan tüm olumsuzluklardan eş zamanlı olarak ülkemiz de olumsuz olarak etkilenmektedir. Toplumsal, ailesel ve bireysel yaşamlar her geçen gün sosyal etkileşimden ve insanlar arası paylaşımdan uzaklaşmakta, daha çok teknolojiye hapsedilmiş iletişim hızla yaygınlaşmakta, yardımlaşma ve dayanışma kültürü hızla azalmakta, maddi varlıkların daha çok önemsendiği ve dünyamızın varlıklarını daha az koruyan yaklaşımlar güçlenmektedir.

Hepimiz yaşattığımız ve yaşatmaya çalışacağımız dünyamızın değerleriyle varlığımızı sürdürüyoruz. Ancak canlıların yaşamında sürdürülebilirlik her geçen gün maalesef daha zor konumlara yönelmektedir. Korunamayan veya üretilemeyen varlıklarımızın artık erişiminin de olmayacağı gerçeğini önümüze koyacak olursak, dünyamız için el ele vererek dünyamızı ve varlıklarını korumak, yaşatmak, var etmek gibi önemli kavramların altını doldurmamız gerektiği açıktır.

Hepimiz Her Şeyden Sorumluyuz

Her bireyin dünyamızda var olan yaşamın sürdürülmesinde sorumlulukları vardır. Bu sorumluluklara yönelik bireyden kurumlara, kurumlardan hükümet politikalarına, hükümet organizasyonlarından dünya kararlarına kadar birçok süreçte sorumluluklar için adımlar atılması gerekmektedir. Burada en önemli itici güç sosyal sorumlulukları öngören sürdürülebilir projelerdir.

Küresel markaların iş hayatlarına bakıldığında çeşitli eğitimden geri dönüşüme, korunmadan bilinçlenmeye, beceri kazanımından varlıkları korumaya, sağlıkla yaşamdan zararlı davranışlardan uzaklaşmaya, tasarruftan israfın önlenmesine kadar birçok alanda katılımcılığı ve kapsayıcılığı öngören, sürdürülebilir sosyal projeleri hayatlarında tutmaktadırlar ve tüm bireylerini bu projelerin birer gönüllüleri hale getirerek üstlenilen misyonları içselleştirmektedirler.

Gelecek Yüzyıllar İçin

Sorumluluklara özen ve uyum her bireyin hayatında çocukluk döneminden itibaren başlamalıdır, her kuruluşun tüm etki alanlarına yayılmalıdır. Sonuç olarak bireylerin veya kuruluşların varlıklarını sürdürmek sadece ekonomik kazanımlarla değil, yaşanabilir ve sürdürülebilir ihtiyaçların korunması ve teminin sağlanmasına da bağlıdır. O halde koruyamadığımız, yaşatamadığımız hiçbir şeyi yarına bulmamızın da imkansız olacağını hafızamıza kazımalıyız, yaşamımızın temel amaçlarına dahil etmeliyiz. Gelecek yüz yıllarımızın da herkesin koruyacağı ve yaşatacağı hayatı yaşayacağı yüzyılların olması ortak dileğimizdir.

Uzm. Dr. Sinan İBİŞ

1963 yılında doğmuş, ilköğretim ve lise eğitimini Trabzon’da yapmış, Karadeniz Bölgesi liseler arası fizik yarışmasında TBTAK birinciliği almış ve Ankara Tıp Fakültesini 1988 yılında bitirmiştir. Türkiye’de çeşitli hastanelerde hekimlik, Başbakanlıkta tabiplik görevleri yürütmüştür ve Ankara Numune Hastanesinde radyoloji uzmanlık eğitimini tamamlamıştır.
Kurduğu şirketleri ile özel sektörde ise kozmetoloji, medikal estetik, medikal cihazlar, sosyal dezavantajlı bireylerden özellikle yaşlılar için değer yaratan çözümler ve yenilikçi teknolojilerin ithalatçısıdır. Ayrıca şirketlerinden biri ile ulusal ve uluslararası çeşitli sektörlere fikir ve stratejiler üretmektedir. Diğer bir şirket Flavius Antiaging Kliniği ile ise kozmetoloji, estetik alanlarında yeni cilt ve beden geliştirme konseptleri geliştirmekte, bu hizmetlerden elde edilen deneyimleri hekimlere kazandırmakta ve bu hizmetlerden insanların yararlanması içinde klinik hizmetler sunmaktadır.
Danışmanlık şirketi ile birçok sektöre stratejik planlama, gelişim ve değişim konularında rehberlik etmektedir. Çeşitli Bakanlıklardaki komisyonlarda görev almakta ve ülkemizin geleceğine yönelik konulara karşılıksız olarak danışmanlık desteği vermektedir. Türkiye de yenilikçi ekonomi alanların oluşturulması ve geliştirilmesi için arama çalıştayları, komisyonlar, işbirlikleri ve sektör alanları oluşturmak üzere de çalışmalar yürütmektedir. Küresel Samsung, Microsoft, PricewaterhouseCoopers şirketlerinin Türkiye kamusal ve kurumsal çözüm ortaklığını yürütmüştür.
Şirketleri içerisindeki arge departmanı ile yaşlılar ve engelliler için bilgi ve yaşam destek teknolojileri, medikal atıkların yok edilmesi gibi birçok alanda daha yeni teknolojiler ile çözümler geliştirmektedir. Ayrıca 19 yıldır yürüttüğü medya çalışmaları ile ulusal televizyonlarda yayınlanan Güzel Hayat isimli haftalık TV programının ve nitelikli turizm ile sosyal konularda da belgesel filmlerin yapımcısıdır. Birçok dergide ve bloglar da ise yaşam, teknoloji, inovasyon, çevre, sağlık, nitelikli turizm, yaşam ekonomisi, sosyal sorumluluk gibi alanlarda köşe yazıları yazmaktadır.
Başkanlığını yürüttüğü Medikal Turizm Derneği ile; yaşlı turizminin ve ekonomisinin ülkemizde gelişmesi içinde geleneksel hale gelmiş Uluslararası 3.Yaş Baharı Turizmi ve Dinamikleri Kongre‘nin organizatörüdür. Medikal Turizm Derneği ile; tıp turizmi, engelli turizmi, yaşlı turizmi, alternatif turizm, nitelikli turizm ve obezite ile mücadele, organ bağışı, gençlerde girişimcilik, tarımsal inovasyon alanlarında birçok danışmanlık projeleri yürütmüştür ve yürütmeye de devam etmektedir.

0 Yorum

Opinyuya yorum yapın

www.opinyu.com'da yer alan her türlü içeriğin tüm telif hakları Opinyu'ya aittir. www.opinyu.com sitesinde yer alan bütün yazılar, materyaller, resimler, ses dosyaları, animasyonlar, videolar, dizayn, tasarım ve düzenlemelerimizin telif hakları 5846 numaralı yasa telif hakları korunmaktadır. Bunlar opinyu.com’un yazılı izni olmaksızın ticari olarak herhangi bir şekilde kopyalanamaz, dağıtılamaz, değiştirilemez, yayınlanamaz. İzinsiz ve kaynak belirtilmeksizin kopyalama ve kullanımı yapılamaz. www.opinyu.com'daki harici linkler ayrı bir sayfada açılır. Yayınlanan yazı ve yorumlardan yazarları sorumludur. Opinyu hiçbir bildirim yapmadan, herhangi bir zamanda değişikliğe gidebilir. 

Opinyu bu sitedeki bilgilerden kaynaklı hataların hiçbirinden sorumlu değildir. Opinistlerin (Yazarların) İçeriklerindeki Sorumluluk Kendilerine Aittir. İçerikler kesinlikle tavsiye içermemektedir. İçeriklerden edindiğiniz bilgileri uzman kişilere danışmadan uygulamanız zararlı sonuçlar doğurabilir. Bu sonuçlardan Opinyu ya da Yazar asla sorumlu tutulamaz. 

©2024 opinyu.com

©2022 opinyu.com

©2024 opinyu.com

©2024 opinyu.com

Kullanıcı Bilgileriniz İle Oturum Açın

veya    

Bilgilerinizi Unuttunuzmu?

Create Account