İçerikte Neler Var?

Sürdürülebilirlik Yasa İle Korunuyor: Alman Tedarik Zinciri Yasası

1980’lerden sonra dünya, bazen mecbur bırakılarak bazen de isteyerek hızlı bir serbestleşme ve küreselleşme dönemine girdi. Uluslararası ticaret de kabuk değiştirmeye başladı. Üretim süreci bölündü ve üretimin aşamaları farklı ülkelerde gerçekleştirilmeye başladı. Yani karşılaştırmalı üstünlük mal için değil malın süreçleri için geçerli artık. Bir ülke üretim sürecinin hangi aşamasında karşılaştırmalı üstünlüğe sahipse o aşamayı üretiyor. Böylece üretim süreci boyunca mallar defalarca sınırlardan geçiyor.

Üretimdeki katma değer bir zincir boyunca ülkelerde yaratıldığı için bu üretim modeli Küresel Değer Zinciri (KDZ) olarak adlandırılıyor. Bu değer zinciri üzerinde gelişmiş ülkeler genellikle teknolojiyi üretiyor ve montaj yani üretimin daha fazla emek yoğun olan kısmı ise ucuz işçilikten dolayı gelişen ülkelerde gerçekleştiriliyor.

Şu anda dünya ticaretinin %80’i küresel değer zincirleri üzerinden gerçekleştiriliyor. Küresel değer zincirlerindeki bu gelişimde bilgi teknolojilerindeki gelişmeler ve de ticarette engellerin azalmasının payı büyük kuşkusuz. Bilgi ve teknolojideki gelişmeler sayesinde artık gelişmiş ülkedeki merkezden tüm tedarikçiler ile sürekli iletişim halinde olmak mümkün. Yani yönetimi daha kolay. Ayrıca bu ticaret modelinde girdiler defalarca sınırlardan geçiyor. Gümrük vergilerindeki düşüş ise bu ticareti daha maliyetsiz hale getiriyor.

Madalyonun Diğer Yüzü

Küreselleşme ticareti, ticaret de ülkelerin gelirlerini artırdı. Küresel değer zincirleri ise küreselleşmenin Truva atı oldu. Tek düşünce vardı: maliyetleri minimuma indirmek. Bunun için kaynaklar da sınırsızca kullanılabilir, gerekirse emek sömürülebilir, çevreye verilen zarar ihmal edilebilirdi. Neoklasik iktisat, teknolojinin kaynakları ikame edeceği varsayımına dayanıyordu. Yani Malthus’un kötümser görüşünden bizi uzaklaştırıyordu.

Bugün geldiğimiz noktada ise çevreye verdiğimiz zarar yüzünden bir iklim krizi ile karşı karşıyayız. Ekilebilir arazileri yok ettik ve gıda krizi neredeyse kapıya dayandı. Brezilya’nın Amazon Ormanları da dâhil olmak üzere ormanlarımız hızla azalıyor. Diğer yandan sosyal olarak eşitliği sağlayamadık. Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler birbirlerine yakınsamadılar. Gelir dağılımı adaleti ise birçok ülkede bozuldu.

Artık üretim modelimizi bu riskleri dikkate alarak şekillendirmek zorundayız. Bu amaçla oraya atılan sürdürülebilirlik ve sürdürülebilir kalkınma kavramlarını daha fazla dikkate almak durumundayız.

Sürdürülebilirlik ve Sürdürülebilir Kalkınma

1987 yılında Birleşmiş Milletler “Ortak Geleceğimiz” adında bir rapor yayımladı. Sürdürülebilirlik kavramı bu raporda tanımlandı. Sürdürülebilir kalkınma için raporda gelecek nesillerin kendi ihtiyaçlarını karşılama kabiliyetine zarar vermeden bugünün ihtiyaçlarının karşılanması tanımı kullanıldı.

UNESCO; sürdürülebilirliği uzun vadeli bir hedef, sürdürülebilir kalkınmayı ise bu hedefi gerçekleştirebileceğimiz yok haritası olarak tanımlıyor. Sürdürülebilirliğin üç ana ayağı var: çevre, ekonomik ve sosyal sürdürülebilirlik. 2015 yılında Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri belirledi. 17 ana hedefin altında 169 ara hedeften oluşuyor. Bunlar ana çerçeveyi oluşturuyor. Tabii hem özel sektörün hem de devletin bunu benimsemesi ve gündemlerine alması önemli.

Küresel Değer Zincirleri ve Sürdürülebilirlik

Küresel değer zincirleri de artık daha fazla sürdürülebilirlik kavramını gündemlerine almaya başladılar. Oxford Ekonomik Anket verilerine göre Küresel Değer Zincirlerinin %88’i sürdürülebilirliği misyonlarına koymuş durumdalar. Dahası bu şirketlerin %52’si çevreye verdikleri zararları azaltabilmek için daha kısa mesafeden tedarik sağlamaya başlamışlar bile.

Ancak her ne kadar ana merkezde bunlar yazılsa da uygulamada tedarik sağladığı firmalarda bu kadar dikkat edilmeyebiliyor. Birçok küresel marka bu nedenle boykota uğradı, çocuk işçiliği gibi hassas konularda eleştirildiler. Bazı şirketler bunun için kendi denetleme sistemini geliştirdi ve standartlarını belirledi. Ancak yıllık denetimlerle yürüyen bu süreçlerde fireler her zaman oluyor maalesef.

Şimdi ise bu durum bir adım öteye taşınıyor. Artık merkezdeki şirket, tedarikçilerinde olan insan hakları, çevre gibi konulardaki ihlallerden sorumlu olacak. Hem de parasal bir ceza da öngörülüyor. Bunun ilk örneği Alman Tedarik Zinciri Yasası oldu ama bu bir başlangıç, devamı gelecek.

Alman Tedarik Zinciri Yasası

Alman Tedarik Zinciri Yasası 11 Haziran 2021’de parlamentoda onaylandı. Yasanın amacı çevre ve insan hakları ihlallerinin engellenmesi.  Yasa Alman şirketlerini, tedarikçilerinde yaşanan ihlallerden sorumlu tutuyor.

Yasanın kapsamında çevreye karşı yapılan ihlallerin yanı sıra insan hakları değerleri de var. Yani aslında yasa sosyal sürdürülebilirlik kavramı üzerine daha fazla vurgu yapıyor. Korunan insan hakları değerleri ise; yaşam hakkı, sağlık hakkı, adil ve elverişli çalışma koşullarına sahip olma hakkı, dernek kurma ve toplu pazarlık hakkı gibi haklar.

Aslında yasanın açıklamasında, küresel ekonomide adil ve elverişli çalışma koşullarının sağlanmasına vurgu yapılıyor.

Alman şirketlerinden risk analizi raporları hazırlamaları isteniyor. Hammaddeden nihai ürüne kadar tüm süreçler dâhil olacak. Risk faktörleri belirlenecek ve önleyici önlemler alınacak. Tedarikçileri kapsayacak olan bu raporlar halka da yayımlanacak.

Şimdilik 2023’te 3000’den fazla çalışanı olan şirkeler sorumlu olacak ama 2024’te şirketlerin kapsamı genişliyor ve 1000’de fazla çalışanı olan şirketler de sorumlu olacak. Bir ihlal tespit edilmesi halinde yıllık cironun %2’si kadar ceza kesilebilecek.  

AB’de de Tedarik Zinciri Yasası Geliyor

AB’de de Almanya’nın önerisi ile 23 Şubat 2022’de bir Sürdürülebilirlik Yönergesi Taslağı kabul edildi. Bu taslak yönergenin kısa bir süre sonra kabul edilmesi bekleniyor. Alman Tedarik Zinciri Yasasına benzer hükümler içeriyor. AB’deki şirketleri risk değerlendirmeleri yapmakla yükümlü kılıyor ve de bir ceza öngörüyor. Üstelik daha küçük şirketleri bile bundan sorumlu tutacak. 500’ün üzerinde çalışanı olan ve 150 milyon Euro üzerinde cirosu olan şirketler yasa kapsamında olacak. Bu yılsonuna kadar yönerge kabul edilecek ve muhtemelen en geç 2024’ten itibaren geçerli olacak.

Türkiye Ne Yapmalı?

Özetle artık ticaretin kuralları değişiyor. Tüm dünya olarak sadece kendimizi düşündüğümüz bir üretim modelinin nihayetinde gelip yine bizi vurduğunu gördük. Dolayısıyla anlayışımızı değiştirmek zorundayız. Sürdürülebilirlik kavramı artık daha fazla kişi tarafından benimseniyor.

Üstelik sürdürülebilirlik kavramı ticaretin de bir normu olacak gibi görünüyor. Almanya’da geçen tedarik yasası bunun bir başlangıcı. Sürdürülebilirlik kavramını daha işler hale getiriyor. Bu konuda Almanya ve AB, rekabet avantajlarını kaybettikleri için aslında bir korumacılık önlemi olarak bu yasaları öne sürüyorlar diye de eleştiriliyor. Bu doğru olabilir ama sonucu değiştirmez. Sonuçta ticaretin yeni normu sürdürülebilir ticaret. Üstelik bu, hem iklim hedefleri hem de insan hakları için olumlu.

Almanya’da her ne kadar bu yasanın hedefi Çin olarak gösterilse de Türkiye için de riskler var. Türkiye gerek çevre gerekse sığınmacı statüsüyle çalıştırılan işçiler nedeniyle Almanya ve AB’de eleştiriliyor. Bu konuda denetimlerimizi ve yaptırımlarımızı arttırmak zorundayız. Keza Almanya ve de tabii AB bizim en önemli ticaret partnerlerimiz.

Doç. Dr. Derya HEKİM 22/05/2022

Co Founder at Opinyu

Akademisyen / Doçent Doktor @ Uludağ Üniversitesi İİBF İktisat Bölümü / Uluslararası İktisat
Co Founder @ Opinyu

4 Yorum
  1. Furkan Altın 2 yıl önce

    Sadece öneminin belirtilmediği aynı zamanda önlemlerin de önerildiği faydalı bir yazı.

  2. […] önemli yansıma ise sürdürülebilir kalkınma amaçlarına ulaşılmasında özel sektöre atfedilen sorumluluktur. Dahası sürdürülebilir kalkınma anlayışı bireyleri ve toplulukları […]

  3. […] zinciri paydaşlarının sosyal, çevresel ve ekonomik yeteneklerini aynı anda iyileştirerek değer zincirinde üretkenliği yeniden tanımlamak; sürdürülebilir kalkınma amaçlarına ulaşılabilmesi için […]

  4. […] Sürdürülebilirlik kavramı, sürekli değişimlerin ihtiyaçlarını karşılayan, artan ve değişen nüfus yapılarını içerisine alan, sayısız faktörleri barındıran, son derece dinamik, iç içe iki kavramdır. Sürdürülebilir kalkınma, bugünün ihtiyaçlarını, gelecek nesillerin kendi ihtiyaçlarını karşılama yeteneğinden ödün vermeden karşılayan kalkınmadır. […]

Opinyuya yorum yapın

www.opinyu.com'da yer alan her türlü içeriğin tüm telif hakları Opinyu'ya aittir. www.opinyu.com sitesinde yer alan bütün yazılar, materyaller, resimler, ses dosyaları, animasyonlar, videolar, dizayn, tasarım ve düzenlemelerimizin telif hakları 5846 numaralı yasa telif hakları korunmaktadır. Bunlar opinyu.com’un yazılı izni olmaksızın ticari olarak herhangi bir şekilde kopyalanamaz, dağıtılamaz, değiştirilemez, yayınlanamaz. İzinsiz ve kaynak belirtilmeksizin kopyalama ve kullanımı yapılamaz. www.opinyu.com'daki harici linkler ayrı bir sayfada açılır. Yayınlanan yazı ve yorumlardan yazarları sorumludur. Opinyu hiçbir bildirim yapmadan, herhangi bir zamanda değişikliğe gidebilir. 

Opinyu bu sitedeki bilgilerden kaynaklı hataların hiçbirinden sorumlu değildir. Opinistlerin (Yazarların) İçeriklerindeki Sorumluluk Kendilerine Aittir. İçerikler kesinlikle tavsiye içermemektedir. İçeriklerden edindiğiniz bilgileri uzman kişilere danışmadan uygulamanız zararlı sonuçlar doğurabilir. Bu sonuçlardan Opinyu ya da Yazar asla sorumlu tutulamaz. 

©2024 opinyu.com

©2022 opinyu.com

©2024 opinyu.com

©2024 opinyu.com

Kullanıcı Bilgileriniz İle Oturum Açın

veya    

Bilgilerinizi Unuttunuzmu?

Create Account