İçerikte Neler Var?

Mülkiyet Hakları Ve Kalkınma

Yeni Kurumsal İktisadın önemli isimlerinden Harold Demsetz’e göre, mülkiyet hakları ile dışsallıklar arasında yakın bir ilişki mevcuttur (Demsetz,1967). İktisatta dışsallık kavramı, bir iktisadi aktörün, bu bir firma ya da birey, hatta bir ülke olabilir, davranışının diğerleri üzerindeki ekonomik etkisini ifade eder.

Dışsallıklar pozitif ya da negatif olabilir. Yani bir ekonomik aktörün davranışı, diğer aktörlerin ekonomik durumuna katkı yapabilir. Ya da dışsallıklar negatif olabilir ve bir ekonomik aktörün davranışı, diğer ekonomik aktörlere zarar verebilir. Pozitif dışsallıklara geleneksel olarak, kişilerin evlerinin bahçelerinde çevre düzenlemesi yapıp, komşularının evlerinin değerini artırmaları verilir.

Negatif dışsallığa örnek olarak da sigara içenin içmeyenlere verdiği zarar olarak verilebilir. Dikkat edilirse, bahçesini güzelleştiren komşu, çevredeki konutların albenisini de artırmakta, ancak bunun için bir ücret almamaktadır. Aynı şekilde, sigaradan zarar görenler de sigara içenden bir tazminat almamaktadırlar.

Bu şekilde bazı iktisadi davranışların sosyal (toplumsal) fayda ve zararları, yani topluma getirileri veya maliyetleri, sistem içerisinde içselleştirilemez ve dışsal olarak kalır. Bunun sonucu da ekonominin etkinlikten uzaklaşmasıdır. Olması gerekenden daha az çevre düzenlemesi, olması gerekenden daha fazla sigara içen.. Halbuki dışsallıklar içselleştirilebilseydi, yani çevre düzenlemesi yapan ücretini alabilse, çevreyi kirleten de cezasını ödese idi ekonomide etkinliğe biraz daha yaklaşılabilirdi.

Demsetz’in Mülkiyet Hakları Teorisi’ne geri dönecek olursak: Ona göre özel mülkiyet kurumu, işte bu söz konusu dışsallıkları içselleştirmek amacıyla ortaya çıkmıştır. Çünkü özel mülkiyetin varlığı, dışsallık ortaya çıktığında kiminle muhatap olunacağını gösterir (Demsetz,1967).

Fakat bütün dışsallık durumlarını özel mülkiyet kurumu yoluyla içselleştirmek mümkün değildir. Sigara içen kişiye hala parasal bedeli çevresindekiler tarafından ödetilemeyecektir. Belki sigara içen tek kişi ise, bu tazminat için pazarlık yapılabilir. Ama kalabalık bir ortamda sigara içen ve şu an içmeyen ama az önce içmiş olan kişileri tespit edip tek tek onlarla pazarlık yapılamayacak, dışsallık var olmaya devam edecektir.

Ancak çevreyi kirleten fabrika durumunda, fabrikanın sahibi bilindiğinden onunla çevresel zararların tazmini için fabrikanın etrafındakiler pazarlığa oturabilirler. Dolayısıyla, özel mülkiyet kurumu, bir belirlilik sağlayarak işlem maliyetlerini düşürmektedir. Demsetz (1967)  bunu toprak mülkiyeti üzerinden açıklar. Toprakta özel mülkiyetin olmadığı bir durumda, belirli bir toprak parçasına ilk gelen orayı, olabilecek en hızlı şekilde sömürmeye yönelecektir. Buna, toprağın aşırı kullanımı denir.

Toprağa ilk gelen kişi ya da aile için bu karlı bir durum olsa da, toprak hızla verimsizleşeceğinden hem diğer aileler hem de gelecek nesiller açısından bu bir negatif dışsallıktır. Ancak toprakta özel mülkiyetin gelişmesinden sonra, toprağın yasal sahibi olan ailenin çıkarı, artık toprağın uzun vadeli verimini korumak ya da artırmaktadır. Çünkü artık  toprağı hızlıca sömürmek kendilerine zarar verecektir.

Bu şekilde dışsallıklar, mülkiyet kurumu aracılığı ile içselleşmiş olmaktadır. Bu böyle olduğu gibi, komşulara yönelik, sulama uygulamaları vs. gibi farklı dışsallıklar ortaya çıktığında da, komşular karşılarında bir muhatap bulabilmekte ve toprağın yasal sahibi kim ise, onunla sorunlarını görüşebilmektedirler. Bu da toprağın sahibinin belirsiz olduğu duruma göre bir avantaj ifade etmektedir. Bu avantaja işlem maliyetlerinin düşmesi denir. İşlem maliyetleri konusuna ileride değinilecektir.

Mülkiyet kurumunun, ekonomileri etkinliğe yaklaştırdığı bu şekilde görülmektedir. Günümüzde sağlıklı bir kalkınma hamlesini gerçekleştirmek için, mülkiyet haklarını sağlamlaştırmak bu yüzden elzemdir.

Tablo.1:Mülkiyet Tipleri ve Haklar

Mülkiyet hakkı kavramı esasında çok kapsamlı bir kavramdır. Schlager ve Ostrom (1992), çeşitli mülkiyet tiplerini ve her bir mülkiyet türünün sahip olduğu hakları yukarıda, Tablo.1’deki gibi tanımlar. Hemen belirtmek gerekir ki yazarlar burada mülkiyet haklarını dışsallıklar bağlamında incelemektedirler. Ancak gerçek hayatta da mülkiyetin neredeyse her zaman dışsallıklarla ilgili olduğu düşünülürse, bu mülkiyet tipleri sınıflandırmasının genel bir biçimde düşünülmesi de akla yatkındır.

Tablodan da görüleceği üzere mülkiyet ile ilgili dört temel hak ortaya çıkmaktadır. Bunlar, giriş-çıkış hakkı, mülkiyete konu olan unsur üzerinde tasarruf hakkı, dışlama hakkı ve devretme hakkıdır. Giriş çıkış hakkı, herhangi bir iktisadi kaynağa kişinin erişim hakkını ifade eder. Tasarruf hakkı, kişinin o kaynağı idare etmeye, ekleme-çıkarmalar yapmaya ve geliştirmeye hakkı olmasını ifade eder. Dışlama hakkı, iktisat öğrencilerinin çok iyi bileceği, diğer bireyleri kaynağa erişimden menedebilme hakkını ifade eder. Devir hakkı ise söz konusu kaynağı satış, kiralama, bağış vs. gibi yollarla başkasına aktarabilmeyi ifade etmektedir.

Söz konusu mülkiyet türleri arasında en geniş haklar yelpazesine, tam sahiplik durumunda ulaşılmaktadır. Tam sahiplikten, yetkilendirilmiş kullanıma doğru gidildikçe, kişinin (ya da örgütün[1]) kaynak üzerindeki hakları azalır. Bu haklar, aynı zamanda iktisadi aktörler için teşvikleri de ifade etmektedir.

Örneğin, kaynak üzerindeki hakların en geniş olduğu tam sahiplik durumunda, kaynağı geliştirmek için de en yüksek düzeyde teşvik vardır. Kaynak üzerindeki hakların kısıtlı olduğu yetkilendirilmiş kullanım durumunda, bu yetkiye sahip birey ya da örgüt, çok özel durumlar dışında, ilgili kaynağı geliştirmek için pek fazla çaba sarfetmeyecektir. Schlager ve Ostrom (1992)’un bu analizi, yine iktisadi gelişme için, sağlam tanımlanmış mülkiyet haklarının önemini ortaya koymaktadır.

Başka engeller yoksa (mesela bir doğal kaynağı koruma gibi), kişilerin ve örgütlerin kaynaklara tam sahiplik ile erişimi engellenmemelidir. Aksi halde kaynakların geliştirilme hızı yavaşlayacaktır. İktisatta kaynakların geliştirilmesinin sonucu, toplam faktör verimliliğindeki artış olarak karşımıza çıkar. Mülkiyet hakkı ne kadar yaygınlaştırılır ve iyi korunursa, kaynakları geliştirmek o kadar teşvik görür. Böylece toplam faktör verimliliği daha hızlı yükselir ve ülkenin hızlı büyüme patikasına girişinin kurumsal temelleri atılmış olur.

Mülkiyet Haklarına Tehdit Nereden Gelebilir?

Mülkiyet haklarının güvence altında olması önemlidir. Peki mülkiyet haklarına tehdit nereden gelebilir? Kurumsal İktisat yazınında mülkiyet haklarına yönelik tehditler ‘yağmacılık (predation)’ başlığı altında anılır. Mülkiyet haklarına tehdit iki kanaldan gelebilir (Williamson ve Kerekes, 2011). Bunlardan birisi, bir özel iktisadi aktörün başka bir iktisadi aktörün mülkiyetine tecavüz etmesidir.

Mülkiyet haklarına bir diğer tehdit ise devletten gelebilir. Eğer kamu otoritesi, keyfi bir şekilde özel mülkü kamulaştırıyorsa, buna da devlet yağmacılığı denmektedir. Devlet dışı aktörlerden kaynaklanan yağmacılık, genelde devletin otoritesi zayıf olduğunda ortaya çıkmaktadır. Yeraltı faaliyetleri bunun bir örneğidir.

Devlet yağmacılığı ise devletin gereğinden fazla kontrolcü olduğu durumlarda ortaya çıkar. Bu yüzden Acemoğlu ve Robinson (2020), devlet gücünün dar bir koridorda seyretmesi gerektiğini vurgular. Devletin gücü ve kontrolü, özel yağmacılığı teşvik edecek kadar yetersiz olmamalı, ancak özel sektörü kendisi boğacak kadar fazla da olmamalıdır.

Dr. Öğr. Üyesi Görkem Bahtiyar

Kaynaklar:

Acemoglu, D. ve Robinson, J. (2020). Dar Koridor. Doğan Kitap: İstanbul.

Demsetz, H. (1967). Toward a Theory of Property Rights. The American Economic Review, 57(2): 347-359.

Schlager, E. and Ostrom, E. (1992). Property-Rights Regimes and Natural Resources: A Conceptual Analysis. Land Economics, 68(3): 249-262.

Williamson, C.R. and Kerekes, C.B. (2011). Securing Private Property: Formal vs. Informal Institutions. The Journal of Law & Economics. 54(3): 537-572.


[1] Burada, söz konusu mülkiyet haklarına bir bireyin olabileceği gibi, bir firma ya da vakıf gibi bir örgütün de sahip olabileceğini belirtelim..

Dr. Öğr. Üyesi Görkem Bahtiyar, 2007 yılında Uludağ Üniversitesi İktisat bölümünden mezun olduktan sonra aynı üniversitede yüksek lisans ve sonrasında doktora eğitimine başlamıştır. 2016 yılında Uludağ Üniversitesi’nden İktisat doktoru unvanını alan Görkem Bahtiyar, akademik çalışmalarına Bursa Uludağ Üniversitesi’nde devam etmektedir. İktisadi sistemler, finansallaşma, krizler ve iktisadi düşünce alanlarında çalışmaları bulunmaktadır.

0 Yorum

Opinyuya yorum yapın

www.opinyu.com'da yer alan her türlü içeriğin tüm telif hakları Opinyu'ya aittir. www.opinyu.com sitesinde yer alan bütün yazılar, materyaller, resimler, ses dosyaları, animasyonlar, videolar, dizayn, tasarım ve düzenlemelerimizin telif hakları 5846 numaralı yasa telif hakları korunmaktadır. Bunlar opinyu.com’un yazılı izni olmaksızın ticari olarak herhangi bir şekilde kopyalanamaz, dağıtılamaz, değiştirilemez, yayınlanamaz. İzinsiz ve kaynak belirtilmeksizin kopyalama ve kullanımı yapılamaz. www.opinyu.com'daki harici linkler ayrı bir sayfada açılır. Yayınlanan yazı ve yorumlardan yazarları sorumludur. Opinyu hiçbir bildirim yapmadan, herhangi bir zamanda değişikliğe gidebilir. 

Opinyu bu sitedeki bilgilerden kaynaklı hataların hiçbirinden sorumlu değildir. Opinistlerin (Yazarların) İçeriklerindeki Sorumluluk Kendilerine Aittir. İçerikler kesinlikle tavsiye içermemektedir. İçeriklerden edindiğiniz bilgileri uzman kişilere danışmadan uygulamanız zararlı sonuçlar doğurabilir. Bu sonuçlardan Opinyu ya da Yazar asla sorumlu tutulamaz. 

©2024 opinyu.com

©2022 opinyu.com

©2024 opinyu.com

©2024 opinyu.com

Kullanıcı Bilgileriniz İle Oturum Açın

veya    

Bilgilerinizi Unuttunuzmu?

Create Account