İçerikte Neler Var?
İktisatta Mülkiyet Kurumunun Evrimi Üzerine: Demzets, Veblen’e Karşı
İktisatta kurumların evrimini işleyen ve kurumların iktisadi hayatımızda önemini vurgulayan okul Kurumsal İktisat olarak bilinir. Kurumsal İktisat geleneği, kendi içerisinde iki alt dala ayrılır. Bu dallardan ilki, Commons ve Veblen gibi düşünürlerin temellerini attığı, Eski ya da Orijinal Kurumsal İktisattır. Diğer dal ise, Coase, Demsetz, North gibi isimlerin öncülük ettiği Yeni Kurumsal İktisat olarak bilinir. Kökenleri aynı ve isimleri benzer olsa da iki alt dal arasında önemli karşıtlıklar bulunmaktadır. Örneğin Eski Kurumsal İktisat, Neoklasik iktisada karşı son derece eleştirel bir tutum takınırken, Yeni Kurumsal İktisat Neoklasik sentezi tamamlar görünmektedir. Hatta Neoklasik iktisat ile bugün bütünleşmiş durumdadır.
Eski Kurumsalcılardan Thorstein B. Veblen ile Yeni Kurumsalcılık içerisinde sayabileceğimiz Harold Demsetz’in Mülkiyet Kurumunun Evrimi üzerindeki farklı düşünceleri, Kurumsal İktisattaki Yeni-Eski farklılaşmasına da güzel bir örnektir. Veblen’e göre mülkiyet ilkel kabile topluluğunun içinde bulunan uzmanlaşması ve bu topluluğun barbar saldırganlık faaliyeti ile ilişkilidir. Buna göre kabileyi oluşturan bireyler, savaşanlar ve savaşçı olmayanlar olarak ikiye ayrılır. Bir kabile diğer kabileye saldırıp ona galebe çaldığında da yenilen kabilenin malları ve hayatta kalanların canları galip olana geçer. İşte Veblen’e göre mülkiyetin temelleri de burada atılmıştır. Galip gelen kabilenin savaşçı erkekleri, mağlup kabilenin kadınlarını köle olarak kendilerine ayırırlar ve sahiplenirler. Veblen(2017:54)’e göre bu durum zaman içinde ‘erkeğin efendi kabul edildiği yeni bir evlilik türüne’ dönüşür. Erkeğin kadını bu şekilde sahiplenmesi, Ona göre mülkiyetin temelidir.
Gelelim Demsetz’e.. Demsetz ise mülkiyetin evrimini daha teknik bir şekilde, dışsallık kavramı ile ilişkilendirir. Ona göre bir iktisadi kaynağın işletilmesi, beraberinde bir dışsallık getirmektedir. (İktisatta bir iktisadi aktörün davranışının diğer iktisadi aktörleri etkilemesine dışsallık denmektedir.) Buna bir örnek olarak bugünkü neslin kaynak kullanım metodunun, gelecek nesli etkilemesi verilebilir. Normal şartlarda dışsallıklar karşılıksız kalmaktadır. Yani çevreyi kirletmemizin bedelini biz değil, çocuklarımız daha fazla ödeyecektir. Buna dışsallıkların içselleştirilememesi denir.
Bir ekonomik sistem, dışsallıkları içselleştirebildiği ölçüde etkinliğe daha fazla yaklaşır. İşte Demsetz’e göre de özellikle toprak üzerindeki özel mülkiyet kurumunun kökeni burada yatmaktadır. Dışsallıkları içselleştirmek, işlem maliyetlerini düşürmek.. Bir kaynağın sahibi belli olursa, dışsallıkları ondan talep etmek daha kolay olmaktadır.
Görüldüğü gibi, kurumların evrimi konusunda Eski ve Yeni Kurumsalcılığın yaklaşımları biraz farklıdır. Demsetz’den de gördüğümüz gibi Yeni Kurumsalcılık meseleye daha teknik bir bakışla yaklaşmaktadır. Zaten Yeni Kurumsalcılığın eski atalarına en büyük itirazı da bu noktadan gelir. Yeterince teknik olmamak, spekülatif kalmak ve politika önerisi yapamamak.
Kaynaklar
Veblen, T.B. (2017). Mülkiyetin Başlangıcı. Seçilmiş Makaleler (Der. Eren Kırmızıaltın). Heretik Yayınları: Ankara.
Demsetz, H. (1967). Toward a Theory of Property Rights. The American Economic Review, 57(2): 347-359.
Dr. Öğr. Üyesi Görkem Bahtiyar, 2007 yılında Uludağ Üniversitesi İktisat bölümünden mezun olduktan sonra aynı üniversitede yüksek lisans ve sonrasında doktora eğitimine başlamıştır. 2016 yılında Uludağ Üniversitesi’nden İktisat doktoru unvanını alan Görkem Bahtiyar, akademik çalışmalarına Bursa Uludağ Üniversitesi’nde devam etmektedir. İktisadi sistemler, finansallaşma, krizler ve iktisadi düşünce alanlarında çalışmaları bulunmaktadır.
[…] göstermek yoluyla iktisadi hayata bir öngörülebilirlik katmaktadırlar. Bu şekilde kurumlar işlem maliyetlerini[1] düşürerek iktisadi alışverişin kazanımlarını artırırlar. […]
[…] Mülkiyet Hakları Teorisi’ne geri dönecek olursak: Ona göre özel mülkiyet kurumu, işte bu söz konusu dışsallıkları içselleştirmek amacıyla ortaya çıkmıştır. Çünkü […]