İçerikte Neler Var?
Gösterge Ekonomi Politiği, Philip K. Dick ve Androidler Üzerine
Bilim Kurgu’nun önemli isimlerinden Philip K. Dick, sistem ile meselesi olan yazarlardan biridir. Dick’in popüler kültüre de çok konu olan, Androidler Elektrikli Koyun Düşler Mi? romanını ilginç yapan, sistemi bu kadar derinden eleştiren bir romanın sistem tarafından popüler kültüre bu denli entegre edilmiş olmasıdır.
Blade Runner ve Blade Runner 2049 filmleri bu romana dayanarak –ama sisteme saldıran yönleri itinayla törpülenerek- üretilmiştir. Halbuki sinemada basit bir robot kovalamacası üzerinden en fazla aşk üzerine bir tartışma verilerek gösterilenin arkasında, roman boyutunda çok daha derinlikli mevzular işlenmektedir. Roman geleceğin mahvedilmiş, neredeyse öldürülmüş dünyasında mutluluk göstergelerini işleyerek başlar.
Üçüncü Dünya Savaşı ve çevresel yıkımın ardından canlı türleri o kadar azalmıştır ki, herhangi bir hayvan sahibi olmak önemli bir statü göstergesi haline gelmiştir. O kadar ki, canlı hayvan almaya gücü yetmeyenlerin bu gösteriyi sürdürebilmeleri için hayvanların da robotları, “elektriklileri” üretilmektedir. Kitabın başlığındaki ‘elektrikli koyun’ işte buradan gelmektedir. Ancak Dick (2016)’nın vurguladığı gibi “Koyunun gerçek mi?” diye sormak büyük bir ayıptır. Tıpkı günümüzde sosyal medya başta olmak üzere sanal mutluluk gösterisi yapanlara soramayacağınız gibi..
Romanın ilerleyen bölümlerinde ise bizi, sağlam bir modernite ve ilerlemecilik eleştirisi bekler. Dick bu eleştiriyi kitabındaki dünyanın dini akımı olan Mercerizm üzerinden yürütür. Bu dinde, kişiler bir tür teknolojik düzenek yardımı ile sanal bir dünyaya bağlanarak ibadete başlarlar, bu sanallıkta herkesin gördüğü görüntü (daha sonraları bir aktör olduğu ortaya çıkacak olan) dinin kutsal figürü Wilbur Mercer’in “az da olsa insana benzeyen yalnız bir silüetin” (s.33) bir tepeyi tırmanışıdır. Söz konusu düzenek ile ibadete katılan herkes Mercer’in bedeni ile bedenlenip tepeyi tırmanmaya koyulur. Tepeyi tırmanmak tek amaç olmuştur.
Bu pasaj, modern bireyin ve toplumların da aslında gayet sorgulanabilir olan ilerleme inanışının ve bu amaca yönelik bunca çabanın çok hoş bir eleştirisidir ve tabii ‘az da olsa insana benzeyen’ tabiri aracılığı ile, insanın insan olmaktan çıkışının da..
Mercerizmin özü, bir tür teknik aparat aracılığı ile insanların duygudaşlık yaşamaları ve insanların bilinçlerinin geçici olarak bütünleşmesidir (merge-merging). Mercer ismi, İngilizcesi to merge olan bütünleşmeyi işaret eden bir kelime oyunu olduğu gibi, neden bir iktisadi bütünleşme türü olan (aslında bir tekelleşme aracı) Merger’i de aklımıza getirmesindir?Aslında sahte, üretilmiş bir din olan Mercerizm, kitapta vurgulandığı gibi suç oranlarını azaltmaya yarayan bir düzenektir (s.95).
Bütün bir sistem eleştirisini tek bir uyduruk kelime ile yapmaktır bazen romancılık. İşte Dick de böyle bir kelime ‘kipple’ üzerinden bütün bir tüketim toplumunu tiye alır. “Kipple… İşe yaramaz şeylere denir.”(s.23), aslında çerçöp olan, insanın hayatta kalımı için pek de gerekli olmayan tüketim maddelerine gönderme yapılmaktadır burada.
Dahası, “Kipple, kipple olmayan her şeyi yok eder. Tıpkı Gresham’ın kötü para teorisinde olduğu gibi..”(s.23). “Kimse kipple ile girdiği savaşı kazanamaz” ve “Bütün evren kipplelaşmaya giden yolda” ilerlemektedir. (s.24). O zaman insanlık, aslında çerçöp, kipple toplayan bir şeye dönüşmemiş midir. Dick insanın kendini kipplelaştırması şeklindeki daha acıklı gerçeği yine kitabın başka bir yerinde dile getirmektedir, insanlar da süreç içerisinde “yaşayan Kipple’a” (s.93) dönüşmektedir.
Bütün bu hikâyede, bireyin durumu da ayrı bir trajedidir. Romanın ana kahramanı Rick Deckard, hayatını kaçak androidleri avlayarak sürdüren orta sınıfa mensup biridir. Deckard ve eşinin en büyük hayallerinden biri elektrikli, yani sahte olan koyunlarından kurtulup sahici bir hayvan edinebilmektir.
Rick’in büyük çabayla ve pek çok kereler hayatını tehlikeye atarak kısa sürede birden fazla androidi yok etmesinin ardından artık bu amaçlarına ulaşabilmekte ve gerçek bir hayvan, bir keçi sahibi olabilmektedirler. Ancak Rick bu süreçte kendini, işini ve hayatını sorgular hale gelmiş, eşinin tanısıyla depresyona girmiştir. Zira Rick bu macera esnasında androidlere yakınlık, yani bir tür empati geliştirmeye başlamıştır.
Bir elektrikli keçi uğruna kaçak androidleri kovalarken Rick, yok edeceği androide aynen benzeyen başka bir kadın androidle cinsel olarak yakınlaşmış ve android olduğu sonradan ortaya çıkan, ünlü bir opera sanatçısını da android olduğu için yok etmiştir. İlişkilerin, sanatın ve insanlığa dair olanların çürütülmesi, yok edilmesi ya da Dick’ten tabiri ödünç alırsak kipplelaşması olarak yorumlayabileceğimiz bu hikâyenin tragedyası, yaşadığı bunalımı atlatmak için Rickard’ın sahici bir keçi satın almasıdır, hem de büyük bir kredi yükü altına girmek suretiyle.
Deckard çifti, aldıkları keçinin adını ise kadının önerisiyle ‘Euphemia’ koyarlar. Euphemia, İngilizce’de aslında nahoş olan bir şeyi farklı bir adlandırma ile daha az nahoş göstermeye denir. Rick ve eşinin nahoş vaziyetlerini keçi ile örtmeleri, ancak bu kadar güzel betimlenebilirdi. Daha sonrasında Rick’in eşinin ‘duygudaşlık kutusuna’ bağlanarak keçi sahibi olduklarını herkes ile paylaşmak istemesi, günümüzün sosyal medya kullanımına ne çok benzemektedir. Karakterin bu davranışı bizi aslında şaşırtmamalıdır, zira bu Veblen’in, Baudrilard’ın ve nicelerinin tespit ettiği gösteriş ve gösterge dinamiğinden başka bir şey değildir.
Dr. Öğr. Üyesi Görkem Bahtiyar 23.04.2022
Dr. Öğr. Üyesi Görkem Bahtiyar, 2007 yılında Uludağ Üniversitesi İktisat bölümünden mezun olduktan sonra aynı üniversitede yüksek lisans ve sonrasında doktora eğitimine başlamıştır. 2016 yılında Uludağ Üniversitesi’nden İktisat doktoru unvanını alan Görkem Bahtiyar, akademik çalışmalarına Bursa Uludağ Üniversitesi’nde devam etmektedir. İktisadi sistemler, finansallaşma, krizler ve iktisadi düşünce alanlarında çalışmaları bulunmaktadır.