İçerikte Neler Var?
Rusya’da Piyasa Ekonomisine Geçişin Sıkıntıları ve Oligarklar
Her gün haberlerde Rus oligarkların teknelerine, jetlerine nasıl el konulduğu haberleri yer alıyor. Putin bir şekilde bu oligarklar üzerinden sıkıştırılmaya çalışılıyor. Peki, gerçekte nereden çıktı bu oligarklar? Bu serveti, yatları, özel jetleri nasıl kazandılar? Ya da daha açıkça soralım: Bu oligarkların oluşmasında ABD ya da arka bahçesi IMF’nin hiç mi rolü yok?
Komünist kumanda ekonomiden piyasa ekonomisine
1991 Aralık ayında Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği dağıldı. Sovyet ülkeleri birer birer bağımsızlıklarını ilan ettiler. Bu, aslında ABD ve Avrupa için çok olumlu bir gelişmeydi. Komünist tehdit yok oluyordu. Boris Yeltsin ülkeyi hızla piyasa ekonomisine dönüştürmeye kararlıydı. Bu, batılı ekonomistler ve IMF tarafından da destekleniyordu. Bu hızlı liberalleşme “şok terapi” adıyla anılıyordu.
Piyasa ekonomisi özel mülkiyet ve rekabet üzerine şekilleniyor. Özel mülkiyete sahip müteşebbis, kâr maksimizasyonu güdüsü ile hareket edecek, kaynaklar böylece en verimli alanlara dağıtılacak ve ekonomik etkinlik sağlanacak. Muhtemelen bunu ekonomi kitaplarında okumuşsunuzdur. Ancak kurumlar yetersizse ve piyasada rekabet sağlanamıyorsa etkin kaynak dağılımından bahsetmek zor. Rusya’nın liberal ekonomiye geçiş tecrübesi bu konuda en çarpıcı örnek.
Rusya’da özel mülkiyete önem vererek özelleştirmeye gidildi ve de kurumsal yetersizlik göz ardı edildi. Oysa komünist bir ekonomide kurumların özerkliği söz konusu değildi. Bankalar mevduat topluyor ama kime kredi vereceklerine merkezi otorite karar veriyordu. İşsizlik olmadığı için bir işsizlik sigortası da yoktu. Yani kısacası rekabeti sağlayacak ve temin edecek bir kurumsal altyapı olmamasına rağmen hızla özelleştirme başladı. Devlet tekelleri hızla özelleşiyor ama özel sektör tekellerine dönüşüyorlardı.
Fiyatlar üzerindeki kontrol bir gecede serbest bırakıldı. Tabii enflasyon sıçradı ve halkın satın alma gücü hızla eridi. Ama doğal kaynakların fiyatları ülke içinde düşük tutulmaya devam etti. Bu da hükümete yakın birkaç akıllı kişi için bir kâr fırsatına dönüşüyordu. İç piyasadan emtiayı ucuza alabilen ve bunu dış piyasada çok pahalıya satıyordu. Gerçekten ciddi bir rant…
Özelleştirmeler oligarkları yarattı
Peki, Rusya’nın oligarklarını yaratan nedir? Aslında özelleştirme ya da piyasa ekonomisine geçişten önce de Rusya’da bazı kişiler servet ve güç sahibi olmaya başlamışlardı. Ama şok terapi ile piyasa ekonomisine geçiş, hızlı özelleştirmeler servetlerinin katlanmasına ve bugünkü Oligarklara dönüşmelerine neden oldu.
Bu oligarkların çoğu Genç Komünistler Birliği gibi komünist yönetimde öne çıkan isimlerdi. Dolayısıyla yönetim ile sıkı ilişki içindeydiler. Örneğin Khodorkovsky, Gorbaçov döneminde bilgisayar, kot pantolon gibi ülkede bulunmayan malları getirerek karaborsada satıyordu. Ciddi bir servet de elde etmiş, o dönemde banka lisansı almış ve ilk özel bankayı kurmuştu.
Yeltsin hükümeti dönemindeki özelleştirmeler Khodorkovsky gibilerin çoğalmasına neden oldu. 1991’de özelleştirmenin ilk döneminde devlet tekelleri hisse kuponları ile çalışanlara veriliyordu. Amaç özelleştirme yaparken çalışanların hisse sahibi olması ve daha etkin çalışmasıydı. Ancak maalesef bu hisse kuponları birkaç servet sahibi elitin elinde toplanmaya başladı. Bu tekellerde yönetici olanlar hisse kuponlarını ele geçiriyorlardı. Bir yandan da merkezi planlamanın denetiminin ortadan kalkması ile kendilerine ya da akrabalarına ait paravan şirketlere ucuza sattıkları malları dış piyasalarda satarak kârlarını arttırıyorlardı.
Ancak bundan daha vahimi 1994-1996 arasında yaşanan özelleştirme dönemi oldu. Hükümet vergi toplamada yetersiz kalıyor, devlette sıkı ilişkileri olan oligarklar vergiden bir şekilde kaçıyorlardı. Yeltsin ise bir yandan seçimlere hazırlanıyordu. Bu nedenle “hisse karşılığı kredi” diye bir program başlattı. Devlet elinde bulundurduğu doğal kaynak tekellerinin hisselerini teminat olarak bankaya veriyor ve karşılığında hiçbir zaman ödemeyeceği krediler kullanıyordu. Krediler ödenmeyince de hisseler sözde bir ihaleye çıkarılıyordu. Bu sözde ihalelerde, ihaleyi yapan da alan da aynı oluyordu. Devasa tesisler çok ucuza oligarkların eline geçti. Norilsk Nikel ve Sibneft gibi şirketler bu furyada özelleşmişti.
Seçimler yaklaştığı için Yeltsin bu duruma göz yumuyordu. Bu göz yummasının sonucu da oligarklardan ciddi destek gördü. Tabii ki para değil. Oligarklar paralarını kaptırmamakta ustaydılar. Destek medya üzerinden sağlanıyordu. Medyanın önemli kısmını bu oligarklar yönetiyorlardı. Bu dönemde oligarklar Duma (parlemento) üzerinde de ciddi bir güç elde etmişti. Politik güçlerini kendi çıkarları lehine kullanmaktan çekinmiyorlardı.
ABD ve IMF’nin rolü
ABD hazinesi ve IMF bu şok terapiyi ve özelleştirmeleri destekliyorlardı. Tabi arka planda Rusya’nın tekrar komünizme geçmesini önlemek vardı. Rusya’ya krediler sağlıyorlar, IMF ekonomistleri şok terapiyi övüyorlardı. Sonuçta ABD istediğini alıyordu, Marksizm yerini piyasa fundamentalizmine bırakmıştı.
1998 Asya krizinin ardından Rusya düşen petrol fiyatları nedeniyle krize girdi ve borçlarını ödeyemeyerek iflas ettiğinde IMF tarafından bir kurtarma paketi hazırlandı. 11.2 milyar dolar kredi sağlanması öngörülmüştü. Krediler dilimler halinde verilecekti ve ilk kredi dilimi verildikten sadece 3 hafta sonra ruble çöktü, devalüe edildi. IMF’nin verdiği krediler ise saatler içinde oligarkların Güney Kıbrıs ve İsviçre’deki hesaplarına gitmişti bile…
IMF her ne kadar hatalı olduğunu kabul etmese de Rusya’yı aniden piyasa ekonomisine dönüşmesi için teşvik etmek bir hataydı. Ülkenin kurumsal yapısı yetersizdi. Diğer taraftan yavaş ve kademeli bir şekilde piyasa ekonomisine dönüşmeye çalışan Çin’de durum farklı olmuştu. Çin ekonomisi hızla büyürken, Rusya ekonomisinin 1990-99 arasında reel üretimi %60 azalmıştı. Daha da kötüsü gelir dağılımı çok bozulmuştu. Biri Moskova’ya gitse trafikte lüks arabalardan geçilmediğini, en lüks markaların dükkanlarının Moskova caddelerini süslediğini gördüğünde ülkenin refahı artmış zannederdi. Ama arka sokaklarda tam bir sefalet yaşanıyordu. Bu manzara refahın aksine gelir dağılımındaki bozukluğu ortaya koyuyordu. 1989’da yoksulluk oranı %2 iken, 1998’in sonunda %24’e ulaşmıştı.
Putin dönemi
Boris Yeltsin dönemi devletinin gücünün azaldığı bir dönemdi. Yeltsin, Oligarklarla sıkı ilişkiler içindeydi. Putin ise Mart 2000’de göreve geldiğinde devletin gücünü yeniden oluşturmaya odaklandı. Ahbap çavuş kapitalizmi (crony capitalism) yerini devlet kapitalizmine (state capitalism) bırakıyordu. Putin’in kuralları vardı ve bu kurallara karşı çıkan oyunun dışında kalıyordu. Bu kurallara uymak istemeyen Gusinsky ve Brezovsky’yi uzaklaştırdı, hem de sürgüne göndererek. Ama asıl oligarklar için önemli olan Khodorkovsky hamlesiydi. Khodorkovsky politik olarak güçleniyordu ve bir dahaki seçimlere Putin’in karşısına aday olabileceği sinyalini verdi. Anında Khodorkovsky ile ilgili soruşturma başlatıldı ve 2005 yılında tutuklandı. 2013 yılına kadar Sibirya’da cezaevinde kaldı. Şirketi Yukos’un kontrolü devlete geçti.
Khodorkovsky olayı diğer oligarkları da korkuttu ve Putin ile anlaşmayı tercih ettiler. Putin döneminde servetleri arttı ama başka meselelerden Putin’e rakip olmaktan çekindiler. Diğer yandan oligarkların uluslararası entegrasyonları artı. Şirketleri yabancı borsalarda işlem görmeye başladı.
Putin her ne kadar oligarkları Duma’ya yaklaştırmasa da Rusya’nın şirketleri hala gri alandalar. Özel mülkiyete geçtiler ama bağımsız değiller. Ne yazık ki bu şirketlerin kararları şeffaf değil. Şirketler uluslararası şirket olsa, hissedarları olsa da hala devlet güdümündeler. Kâr maksimizasyonundan önce devlet çıkarlarını gözetiyorlar. Putin düzenli olarak bu oligarklarla görüşüyor. İşlerinin sorunsuz devam edebilmesi için de Putin’e finansman sağlıyorlar. Her ne kadar özel mülkiyet olsalar da kamusallaştırılabilecekleri endişesini taşıyorlar.
Oligarklara yaptırımlar çözüm mü?
Oligarklar, Rusya Ukrayna savaşı esnasında ciddi kayıplar da yaşadılar. Norilsk Nikel’in sahibi Potanin’in serveti 24 Şubat’tan beri 4.5 milyar eridi ve şirketin hisseleri %50 değer kaybetti. Lukoil’in piyasa değeri %80, sahibi Alekperov’un kişisel serveti ise %60 azaldı. Bazı oligarklar yaptırım listesinde yer almasalar da şirketlerinin piyasa değerinde erimeler yaşandı. Ama tüm bunlar onların Putin’e olan desteğini azaltır mı? Bir ikilem içerisindeler: bir tarafta yaptırımlar nedeniyle azalan servetleri diğer tarafta Putin’le ters düşmek. İkisinin de maliyeti büyük…
Sözün özü…
Rusya’nın şok terapi adı altında birden piyasa ekonomisine geçmesi oligarşik bir yapı olmasının en önemli nedeni. Serbest piyasasının özel mülkiyet kavramına verilen önem biraz da sağlam kurumların oluşmasına verilseydi, belki de bu oligarşik yapı, ahbap-çavuş ilişkileri, yolsuzluk düzeni oluşmayacaktı. Tabii Putin de bu ortamda otokratik liderliğini garanti edemeyecekti. Yani bu gün dünya böyle bir tehditle karşılaşmayacaktı.
Tarih yaptığımız seçimlerle şekilleniyor.
Doç. Dr. Derya HEKİM -13/03/2022
Akademisyen / Doçent Doktor @ Uludağ Üniversitesi İİBF İktisat Bölümü / Uluslararası İktisat
Co Founder @ Opinyu
[…] Yine benzer şekilde neoliberal politikaların hatalı bir şekilde kullanılmasıyla oluşan Rus oligarklarına dayanan Putin’in seçilmesini […]
[…] önce Rus Oligarkların paralarını kripto varlıklar üzerinden kullanabilmesini engellemek için çeşitli önlemler […]
Solow Paradoksunda olduğu gibi, potansiyelin gerçekleşmesi için reformlardan önce yeniden organize olmanın öneminin güncel örneklerle anlatıldığı faydalı bir yazı.