İçerikte Neler Var?
Hümanistler İle Transhümanistler Arasında Bir Fikrî Muharebe Meydanı Olarak Artırılmış İnsan
Kimilerimiz dijital göçmenler olarak onun öncesinde hayata geldik, kimilerimiz ise bizatihi içine doğarak dijital yerli hüviyeti kazandık ama en nihayetinde, hep birlikte dijital çağı idrak ediyoruz. Her devrimsel ve radikal değişim gibi, hayatımızın her noktasına sirayet eden bu dijital kasırga da, ister istemez bilhassa kendisine temkinli yaklaşanların tetiklediği tartışmalara mevzubahis oluyor. Tecrübe ettiğimiz bu dijital dönüşüme ilişkin tartışmaların bir ayağını “artırılmış insan” kavramı oluşturuyor ki, bu tartışmanın bir yakasında transhümanistler, diğerinde ise hümanistler bulunuyor.
Britannica “Transhümanizm” kavramını; kendisini artırılmış insana yönelik teknolojilerin araştırılmasına ve geliştirilmesine vakfetmiş, sosyal ve felsefi bir hareket olarak tanımlıyor. Tanımda geçen “insanın artırılmışlığı”, insan bedenine biyolojik, fiziki vb. teknolojilerin geçici ve/veya daimi olarak adapte edilmesinden ve bunun neticesinde insanın bilişsel kapasitesinde, duyusal reseptörlerinde ve daha da ötesinde yaşam süresinde yaşanacak radikal gelişmelere işaret ediyor. Dijital dönüşüm gurusu Gerd Leonhard’ın müthiş eseri “Teknolojiye Karşı İnsanlık”ta detaylı biçimde tartıştığı gibi, bu felsefi akımın temsilcileri insanı bir nevi bir “ıslak yazılım” gibi tahayyül ediyorlar ve tıpkı güncellenmeye muhtaç bir yazılım gibi, insanın da artırılmaya ihtiyaç duyduğu fikrini savunuyorlar. Başka bir deyişle, artırılmış insanlık transhümanistlerin nazarında insanoğlunun tekamül sürecinde yeni bir safhaya tekabül ediyor sanki. Akım, mevzisini daha kuvvetli ve organize biçimde savunabilmek adına 1998 yılında “Dünya Transhümanistler Birliği”ni kurmayı da ihmal etmiyor. Bu felsefi muharebenin diğer yakasında ise, insanın artırıldığında kendisini insan yapan vasıflardan süratle uzaklaştığını savunarak transhümanist düşüncelere şiddetle karşı çıkan “Hümanistler” yer alıyor. Bir diğer ifadeyle, insanın teknolojiyle artırılması bir tekamülden ziyade, hümanistlerin nazarında insanlık için bir ricat, bir gerileme durumuna işaret ediyor. Öte yandan transhümanistlerin bu ateşli tartışmada mevzilerini tahkim etmeye yardımcı olabilecek bir de mühim müttefikleri var: Hızla ticarileşen bu sürecin arz yakası yani, insanı artırmaya vesile olacak teknolojileri üreten firmalar.
Aklınıza bu noktada gayet tabii olarak “peki sen kendini bu tartışmanın neresinde konumlandırıyorsun?” suali gelecektir. Kanımca bu soruya verilecek cevaba ezeli ve ebedi felsefi tartışma sahalarından bir tanesi olan “insanın nihai hedefi nedir?” suali ile başlamak lazım. Sanırım benim bu suale cevabım “mutlu olmak” olacaktır. İnsan, transhümanistlerin sevimli göstermeye uğraştığı teknoloji takviyesiyle sanki “organik”, vasati bir insandan daha kuvvetli ya da bilişsel manada daha ileride olacak gibi. Bu noktada herhangi bir sıkıntı görünmüyor. Peki daha mesut olacak mı?. Çok emin değilim açıkçası. Nitekim sinema tarihinde artırılmış insanın en eski örneklerinden birini bizimle paylaşan RoboCop filminde, artırılmış polis memuru anımsadığım kadarıyla fiziksel manada alabildiğine kudretli ancak bir o kadar da mutsuzdu.
Bu nedenle ben kendimi, hümanist ve transhümanistler arasındaki çetin mücadelede, doğrunun ortasına doğru ancak hümanist uca daha yakın bir yerlerde konumlandırıyorum sanırım. Kendimi bir “RoboBaba” ya da “RoboAkademisyen” olmaya hazır hissettiğim pek de söylenemez. Nihai düşüncem “dijital teknolojilerden mutlak manada kopmayalım ancak onlarla yek vücut da olmayalım” yönünde. Bir diğer ifadeyle, teknoloji insanla hem hal olmasın, tıpkı geçmişte olduğu gibi insanoğluna hizmetkar olmaya devam etsin. Bu benim kişisel tercihim elbette. Peki siz bu felsefi tartışmada kimin safındasınız?
1975 yılında Ankara'da doğdu. Ankara Namık Kemal İlkokulu ve Ortaokulu'ndaki eğitimlerini takiben, lise eğitimini Ankara Atatürk Lisesi'nde tamamladı. 1997 yılında ise Gazi Üniversitesi, İ.İ.B.F., İşletme Bölümü'nden mezun oldu.
1998 yılında girdiği Bursa Uludağ Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü'nde İşletme Yüksek Lisans Programı'ndaki eğitimine devam ederken, 1999 yılında AIESEC'in yurt dışı staj bursunu kazandı. Yine aynı sene, Bursa Uludağ Üniversitesi'nin İ.İ.B.F., İşletme Bölümü'nde araştırma görevlisi olarak göreve başladı. Ardından, Bursa Uludağ Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İşletme Anabilimdalı'nda 2001 yılında "sanal takımlar" üzerine hazırladığı teziyle yüksek lisans derecesini aldı. Yüksek lisans eğitimini takiben aynı enstitüde, 2005 yılında "örgütsel değişim" konusu üzerine hazırladığı teziyle işletme doktoru unvanını aldı.
Dr. Eryılmaz akademik kariyerinde ilerleyen yıllarda sırasıyla, 2009'da yardımcı doçent, 2011'de doçent ve 2017'de de profesör unvanlarını aldı.
Yoğun akademik çalışmalarına ilaveten Dr. Eryılmaz fakültesine idari manada da hizmet etmeye gayret etti. Bu arzunun doğrultusunda, 2013-2015 yılları arasında çalıştığı fakültenin dekan yardımcısı olarak görev yaptı. Aynı dönemlerde Bursa Uludağ Üniversitesi "İktisadi ve İdari Bilimler" ve "İnegöl İşletme" fakültelerinin yönetim kurullarında da yer aldı.
Akademik bilgi ve tecrübesini ileriye taşıma arayışlarının neticesinde, 2017-2018 döneminde, bir yıl süreyle, "TÜBİTAK 2219 Yurt Dışı Doktora Sonrası Araştırma Bursu"yla İsveç'in Göteborg Üniversitesi, Göteborg Araştırma Enstitüsü'nde, Prof.Dr. Barbara Czarniawska nezaretinde "Bilginin Çevirisi Kuramı (Knowledge Translation Theory)" üzerine araştırmalar yürüttü.
Dr. Eryılmaz 2009'dan bu yana Bursa Uludağ Üniversitesi'nde; lisans, yüksek lisans ve doktora düzeylerinde "İşletme" (L), "İşletme Yönetimi" (L), "Management" (L), "Organizasyon Teorisi" (L), "Organization Theory" (L), "Araştırma Teknikleri ve Yayın Etiği" (YL), "Stratejik Yönetime Giriş" (YL), "İleri Stratejik Yönetim" (D), "Örgüt Kuramları" (D) vb. muhtelif dersler vermiştir, vermeye devam etmektedir. Dr. Eryılmaz ayrıca, geçmişte de Beykent Üniversitesi, İstanbul Ticaret Üniversitesi, Okan Üniversitesi vb. muhtelif vakıf üniversitelerinde yüksek lisans düzeyinde "İşletme Yönetimi", "Stratejik Yönetim" ve "Takım Çalışması ve Liderlik" dersleri vermiştir.
Son olarak; Dr. Eryılmaz'in ilgi alanları "Stratejik Yönetim", "Örgüt Kuramları" ve "Araştırma Teknikleri"dir. Kendisinin bu alanlarda yayınlanmış 30'a yakın bilimsel makalesi (2014 yılında Dr. Öğr. Üyesi Mehlika Saraç ve Prof.Dr. İsmail Efil ile birlikte "Management Research Review" dergisinde yayınladıkları makale, 2015 yılında Emerald Group Publishing tarafından "Outstanding Paper Award" ödülüne layık görülmüştür), 20'ye yakın kitap bölümü, uluslararası ve ulusal kongrelerde sunulmuş 50 civarında tebliği vardır.Dr. Eryılmaz ayrıca 2015 yılında Ekin Yayınevi'nden çıkan "İşletme: Kuram ve Pratik" (Prof.Dr. Sait Yüksel Kaygusuz ve Prof.Dr. İsmail Efil'le birlikte) ve 2021 yılında Nobel Akademik Yayıncılık tarafından basılan "Dijital Dönüşümü İşletme Biliminin Gözlükleriyle Anlamak" kitaplarının editörlüğünü üstlenmiştir. Kendisi bir tanesi Tübitak 1001 projesi olmak üzere, 5 bilimsel projede yürütücü ve araştırmacı olarak yer almıştır. Dr. Eryılmaz ayrıca naçizane bilgi ve tecrübelerini okuyucularla her ay "Bursa Ticaret ve Sanayi Odası Ekonomi Dergisi"ndeki yazılarıyla paylaşmaktadır. İlaveten halen; "TESAM Akademi" ve "Uluslararası Yönetim Akademisi" dergilerinin alan editörlüğünü üstlenmekte ve "Başkent Üniversitesi Yönetim Araştırmaları Dergisi"nin ise editörler kurulunda hizmet vermektedir.
Değerli Mehmet Hocam, çok güzel ve çok önemli bir konuya değinmişsiniz. Teknoloji ile vücut bulmak, onun bir parçası olmak veya teknolojinin bizim bir parçamız olması fikri bana da çok sıcak gelmiyor açıkcası. Fakat teknolojik gelişmelerin ve araç gereçlerin insani reflekslere, düşüncelere, kararlara hizmet edecek şekilde kullanılması gerektiği kanısındayım. İleri gelişmiş bir çağda olmamıza rağmen halen daha insanoğlu zaman kaybı diyebileceğimiz, insani vasıfların altındaki bir çok şeyle zaman geçirerek ömrünü tüketiyor. Bunun yerine temel ve öğrenilmiş bir çok işlemin ‘kontrollü bir şekilde’ insan öğretimini esas alarak yapay zeka teknolojilerinin üstlenmesi insanoğlunu hem verimli kılar hem de çok daha mutlu yapar diye düşünüyorum. Saygılarımla,
Celal Bey öncelikle çok kıymetli yorumunuz için çok teşekkür ediyorum. Gördüğüm kadarıyla koşut düşünüyoruz. Ardından, bu alanda henüz etik ve yasal sınırlar çizilmemiş görünüyor. Belki de ilk önce bu konuların bir netleştirilmesi lazım. Sonrasında, etik ve yasal sınırlar içerisinde kalacak şekilde, herkes özgür iradesiyle tercihini yapmalı diye düşünüyorum. Selam, sevgi ve saygılarımla.