İçerikte Neler Var?
Belirsizlik mi? Risk mi?
Şirketlerin ömrü sandığımızdan daha kısa olabiliyor. Türkiye’de, işletmelerin yüzde 80’i kuruluşlarından itibaren beşinci yıla ulaşamazken, yüzde 96’sı onuncu yıllarını göremeden faaliyetlerine son veriyor. Almanya’da bu rakam 18 iken, Fransa’da 9 yıla kadar indi.[1]
Rekabet yoğunluğunun artması ve hızla değişen çevre koşullarına ayak uyduramamak, bilimsel yönetim prensibinden yeteri kadar faydalanamamak şirketlerin ömrünü azaltan en önemli unsurlar olarak karşımıza çıkıyor. O halde şirketler neden batıyor sorusunu tersten sorup “Şirketler ömürlerini uzatmak için ne yapmalı?” sorusu üzerine düşünmek anlamlı olacaktır. Bu sorunun cevabı üzerine de şirket ömrünü kısaltan unsurlara bir olumlama yaparak cevap vermeye çalışalım. Şirketler, yoğun rekabet koşullarını gerçekleşen çevresel değişikliklerle bilimsel yöntemlerden faydalanarak değerlendirmeli ve çevreyle adaptasyonlarını kurumsal değerleriyle karşılamalıdır.
Buna göre ise belirsizlik ve risk üzerine düşünmekte fayda var. İşletmelerin doğru eylem seyrine karar vermesi, işteki başarı ve başarısızlık arasındaki fark anlamına gelebilir. Başka bir ifade ile belirsizlik ve riski birbirinden ayrıştırmak buna göre eylemlerimize karar vermek bizi başarıya yakınsar. İşletmelerin gelecek için çevresel ve rekabet koşullarının nasıl oluştuğu hakkında bilgi sahibi olmaları gerekir. Bu ihtiyacı karşılamak için, nicel teknikler, zaman serileri ve nedensel modeller gibi tarihsel verilerden ve analizlerden elde edilen bilgilere dayanan bazı tahmin teknikleri kullanılabilir. Bu yöntemler stratejik planlama sırasında doğru kararları alabilmeleri açısından yöneticilere yardımcı olabilir.
Ancak, özellikle davranışsal ekonomistler, bu yöntemlerin insanların rasyonel kararlar doğrultusunda hareket ettiği varsayımına dayandığını ve böylece 2008 krizi gibi beklentilerin dışında kalan vakaları tahmin etmekte zorlandığını belirtiyorlar.
Türkiye’de faaliyet gösteren şirketlerin özellikle 1-3 yıllık stratejik planlar doğrultusunda hareket ettiğini görüyoruz. Her ne kadar Türkiye gibi değişimlerin hızlı yaşandığı bir pazar için bu süre optimal gözükse de küresel rekabet koşulları söz konusu olduğunda bu süre stratejik boyutta kararların alınabileceği bir dönemden ziyade, taktiksel boyutta günü kurtarmaktan öteye geçmiyor. Türkiye’de faaliyet gösteren çoğu şirket hazırlıksız girdikleri karanlık bir odanın koşullarına uyum sağlamış durumda.
Kısa dönemli bakış açısı ile karanlık içerisinden gelebilecek tehditleri savuşturmaya çalışıyorlar. İşin kötüsü içeride alışık oldukları karanlık, dışarı çıktıklarında da onları bir süre körlüğe mahkum ediyor ve bu yüzden birçok fırsatı kaçırabiliyorlar. Bunun için de tıpkı belirsizlik ve risk arasındaki muhakemenin hesaplanmış riskler ve fırsatlar arasında da yapılması gerekiyor. Burada fırsatın tanımının şirketlere özgü değişeceğini de söylemekte fayda var. Fırsat şirketlerin stratejik amaç ve önceliklerine göre organizasyonel gelişim, farklı pazarlara açılma, iş modeli inovasyonu ve benzeri birçok farkı şekilde tanımlanabilir. Önemli olan, uzun vadeli stratejinin oluşturulması bu süreçte belirsizliklerin tanımlanması, buna göre riskin hesaplanması ve alternatif senaryolarla nasıl yönetilmesi gerektiğine karar verilmesi ve bunun ötesinde mutlaka riskler ve fırsatlar arasındaki ilişkinin kurulmasıdır.
Kriz Ortamı ve Belirsizlik
Kriz ortamı belirsizliği de beraberinde getiriyor. Şirketlerin özellikle önümüzdeki günlerde yapmaları gereken bu belirsizliği riske çevirmenin yollarını aramak ve bu riski alıp almayacaklarına karar vermek. Kriz ortamının sunduğu fırsatları görmek veya tehditler son bulduğunda karşılaşılabilecek fırsatları ortaya çıkartmak için vakit kaybetmeden çalışmalara başlamaları gerekiyor.
Günlük çarpışmalar ile krizi yönetmek yerine uzun dönemli bir stratejik yaklaşımla hayatta kalmak ve şirket ömrünü uzatmak için Senaryo Planlama veya Stratejik Tahmin yöntemlerini kullanmak gerekiyor. Gelecekte şirketleri bekleyen alternatif senaryolar ile işletmeler kaynaklarını daha etkin yönetebilir, beklentileri daha iyi karşılayabilir, daha esnek iş modelleri ile daha düşük maliyetler elde ederek performanslarını arttırabilirler.
Unutmayalım ki geleceği tahmin etmenin en iyi yolu onu yaratmaktır. Belki ilk etapta bunu başarmak zor olabilir, ancak yaratılabilecek bir geleceği öngörebilmek de günümüz koşullarında önemli bir meziyet.
Dr. Hakan Aslan
[1] https://www.capital.com.tr/yonetim/%20liderlik/sirketlerin-omru-daha-da-kisalacak-mi
Hakan Aslan; Lisans eğitimini Trakya Üniversitesi İşletme bölümünde tamamladıktan sonra Bahçeşehir Üniversitesi İşletme ve Bahçeşehir Üniversitesi Küresel Siyaset ve Uluslararası İlişkiler alanlarında yüksek lisans ve Bahçeşehir Üniversitesi İşletme Doktora derecelerini almıştır.
Profesyonel çalışma hayatına Bayer Türk Kimya’da satış temsilcisi olarak başlayan Aslan, Vista Turizm, Bahçeşehir Üniversitesi ve Nişantaşı Üniversitesinde Planlama ve Pazarlama bölümlerinde yöneticilik görevleri üstlenmiştir.
2018 yılından bu yana eğitim ve danışmanlık hizmeti veren Aslan, bu süreçte Türkiye’nin önde gelen firmalarının yanı sıra, UNDP ve Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından gerçekleştirilen ‘COVID-19 Krizine Yanıt ve Dayanıklılık Projesi’ kapsamında eğitmen ve mentör olarak görev almıştır. ‘Stratejik Planlama’ ve ‘Rekabet Analizi’ konularında uzman olan Hakan Aslan; Stratejik Yönetim, Liderlik, Stratejik Pazarlama, konularında eğitim ve danışmanlık hizmeti vermeye devam etmektedir.
Aslan aynı zamanda işletmelerin temel analizlerini gerçekleştirmeleri sağlayan stratejik analiz platformu strateji360.com’un kurucusudur.
[…] Şirketlerin ömrü sandığımızdan daha kısa olabiliyor. Türkiye’de, işletmelerin yüzde 80’i kuruluşlarından itibaren beşinci yıla ulaşamazken, yüzde 96’sı onuncu yıllarını göremeden faaliyetlerine son veriyor. Almanya’da bu rakam 18 iken, Fransa’da 9 yıla kadar indi.[1] […]