İçerikte Neler Var?
Yaptırım Kumarları: Rusofobi, McCarthycilik ve Kızıl Tehlike
Rusya’nın Ukrayna’yı kuşatması süreci başladığından beri birçok ülke ve kurumdan Rusya’ya karşı çeşitli yaptırımlar uygulanmaya başlandı. Bu yaptırımların bazıları gerçekten yönetim açısından caydırıcı olma potansiyeli taşısa da, bazıları ise maksadını aşan anti-hümanist uygulamalara ve adeta ülkeler ve kurumlar arasında bir yaptırım gösterisine dönüştü. Bu süreçte; ‘söz konusu yaptırım ya da boykotlar McCarthyciliğin hortlaması mı, yoksa kurumların değerlendirdiği bir PR fırsatı mı?’ sorusu aklımı meşgul etmeye başladı.
Herkesin yaptırımı var… Bizim de olsun
Dünya çok değişik bir dönemden geçiyor. İletişimin bu kadar hızlı olduğu bir devirde, belki de ilk kez, Orta Doğu ve Afrika dışında bir coğrafyada bir savaş yaşanıyor. Sebep her ne olursa olsun, hiç şüphe yok ki; savaş acı demek, savaş kıyım demek, savaş yıkım demek, savaş zulüm demek… Hiç kabahatleri yokken ölen ya da evlerini, işlerini, okullarını geride bırakıp çaresizce o ülkeden o ülkeye kaçışan insanlara, sığınaklarda doğan bebeklere ya da yalnız başına, kırmızı bir sırt çantası ve eline yazılmış bir telefon numarası ile 1200 km yolculuk yapan 11 yaşındaki Hassan’a, hiçbir siyasi menfaat bu yaşananların izahatını yapamaz.
Diğer yandan; aynı sözümona izahat, Pekin Kış Paralimpik Oyunları’ndan atılan 83 Rus ve Belaruslu sporcuya ya da Novartis tarafından bütün bilimsel aktivitelerden uzaklaştırılan Rus bilim insanlarına da yapılamaz.
Giriş paragrafında iletişimden bahsetmiştim. Çünkü, bu savaşta en önemli silah iletişim araçları oldu. Her ne kadar, bu güçlü iletişim imkanlarına, insani yardımlar ve masumane haberleşmeler için son derece müteşekkir olsak da, konu iletişim olduğunda bazı marka ve organizasyonların ne kadar kurnazca durumdan istifade etmeye çalıştıklarına da şahit oluyoruz. Bu kurumların, maksadını aşan sözde yaptırımlarını bir PR aracı olarak kullandığını düşünmek için fazla ‘kuşkucu’ olabilirim belki. Ama aşağıdakileri gördükçe, kendimce ürettiğim ‘komplo teorisinin’ eli güçleniyor gibi. Örneğin;
- Kırışıklık tedavisi Botox’un sahibi AbbVie’nin, ülkedeki tüm estetik ürünlerinin operasyonlarını geçici olarak askıya aldığını söylemesi,
- Canada Goose’un, Rusya’ya tüm toptan ve e-ticaret satışlarını askıya alması,
- Çek müzik enstrümanları online mağazası Kytary.cz’in, Rus tedarikçilerle tüm iş bağlantılarını askıya alması,
- Stolichnaya Votka’nın arkasındaki holding şirketi SPI’ın, şirketin jenerik votkasını sadece Stoli olarak yeniden markalayacağını ve içeriklerinin kaynağını Rusya’dan Slovakya’ya değiştireceğini söylemesi…
McCarthycilik ve Kızıl Tehlike
Özellikle Rus sanatçı ve sporcuların haksız yaptırımlara maruz kalmaları, sanki batıda potansiyel bir ‘kızıl tehlike’ düşüncesine evriliyor gibi. Eğer bu potansiyel gerçekleşirse, bu sefer; korku kültürü, haksız ithamlar ve özgürlüklerin engellenmesi gibi çağ dışı uygulamalar karşımıza çıkacak.
Karşı tarafta ise, bu eylemlerin Rusya’da Batı karşıtı duyarlılığı artırmaktan başka bir işe yaramaması da mümkün. Rus piyanist Alexander Melnikov’un Financial Times’a verdiği röportajdaki ifadeleri bu savı destekler nitelikte…
Ülkemin nasıl işlediğini biliyorum, sıkıştırıldıklarında Ruslar, sadece liderlerinin etrafında daha sıkı bir şekilde kümelenirler.
Alexander Melnikov
Profesyonel PR Fırsatı
Şahsen benim adını dahi duymadığım onlarca şirketin, gündelik yaşamda yeri olmayan ürünleri üzerinden Rusya’yı boykot ettikleri açıklamaları, bende sadece daha da fazla şüphe uyandırıyor. Bu ‘iletişimli savaş’tan faydalanmak isteyen şirketlerin, ‘ucuza getirdiklerini’ düşündükleri PR faaliyetleri, dünyayı farklı ve çirkin bir yola sokabilir. Bu çirkin yol, ‘Rusofobik’ toplumlar doğurarak, sokaklarda Rusların dövülmelerine, iş bulamamalarına ya da restoranlara alınmamalarına neden olurken, karşı tarafta Rusların bir nefret mıknatısına çekilmelerine ve bu mıknatısın etrafında çok güçlü bir şekilde toplanmalarına neden olabilir.
Sembolik Kararlar ve Saf Belli Etme
Her ne kadar bu yaptırım kararlarının potansiyel sonuçları hakkında olumsuz düşünsem de; madalyonun diğer yüzünü de görmezden gelmememiz gerektiğinin farkındayım.
Şirketlerin, aldıkları bu yaptırım kararlarının, sembolik kararlar olduğunu ve asıl niyetlerinin saflarını belli etmek olduğunu da görmek gerekiyor.
Olumlu tarafından baktığımızda; kapitalizmin, savaş ve haksızlık karşısında birleşebildiğini görmek sevindirici olsa da, kapitalizmin hala bir kapitalist olduğunu da unutmamak gerekiyor. Bu da bize, alınan bazı kararları biraz sorgulama sorumluluğu veriyor.