İçerikte Neler Var?

Kissinger’in Şifreleri

Avrupa ve ABD’deki ana akım medya ve siyaset Ukrayna savaşının gidişatı ile ilgili “kahraman” Ukrayna’nın “zafer” anlatılarını halen gündemde tutmaya devam ederken, herkes saygı duymasa da, çoğu kişinin zekasının hakkını teslim ettiği, dünya tarihinin en meşhur diplomatlarından biri olan Henry Kissinger’in Davos’ta yaptığı “Ukrayna, Rusya’nın şartlarını kabul etmeli” açıklaması Batılı ana akım medya ve siyaset tarafından şaşkınlıkla karşılandı.

1970’li yıllarda ABD dışişleri bakanlığı yapmış, “Diplomasi”, “Dünya Düzeni”, “Dünden Bugüne Yeni Çin” gibi eserleri kült haline gelmiş, dünyada reelpolitik denince simge isimlerden biri olan, Vietnam Savaşı’nı bitiren, dünyanın nükleer savaşın eşiğinden döndüğü dönemlerde Batı ile Sovyetler arasındaki yumuşama (detant) sürecini başlatan, Çin ile Batı dünyasının diplomatik ilişkilerini inşa eden, bir yüzyıllık bir ömrü devirmiş Kissinger gibi kurt bir diplomatın bu tarz bir açıklamayı yapmasının ve Batı medya ve siyaset dünyasının bu açıklamayı şaşkınlıkla karşılamasının altında yatan nedenlere bakalım biraz. Bu nedenleri anlamak için Kissinger’in neyi gördüğünü, Avrupalı ve Amerikalı siyasetçilerin/karar alıcıların neyi göremediğini anlamaya çalışmak gerek.

Kissinger her şeyden önce bir reelpolitik ustası ve Putin de dahil olmak üzere küresel güçlerin yönetici elitlerinin inandığı gücün (ekonomik güç + askeri kapasite ile desteklenen siyasi güç) mutlak belirleyici rolüne inanan biri. Bu sebeple, Kissinger’in sözlerinin altında öncelikle ‘Putin devrilecek’, ‘Rus ekonomisi çökecek’, ‘Rusya kaybedecek’ gibi gerçeklikten uzak yaklaşımlarla Ukrayna savaşını okuyan Batı dünyasındaki hegemon medya ve siyaseti uyandırma motivasyonu yatıyor.

Burada, Kissinger’ın konuşmasında kullandığı bir kavrama dikkat çekmek lazım. Kissinger, Rusya’nın, temelleri 19. yüzyılda atılan ve zaman zaman değişimler olmakla birlikte belirli bir fay hattının üzerine oturmuş olan “Avrupa Güç Dengesi”nin bir parçası olduğunu söyledi. Kissinger aslında, bugün içinde yaşadığımız dünyanın Rusya’nın önemli bir parçası olduğu bu güç dengesi sayesinde ortaya çıktığına ve fayda bir kırılma durumunda küresel bir depremin tetikleneceğine işaret ediyor.

Kissinger’in Şifreleri Ne Anlama Geliyor?

Peki Kissinger’ın sözlerinde gizli (açıktan söylemese de sana söylüyorum kızım, sen anla gelinim tarzında bir konuşmaydı) bu deprem ne anlama geliyor? Kissinger hiç kuşkusuz Rusya ile Avrupa’nın arasının açılmasının sonuçlarını çok iyi görebilecek bir siyasi akla sahip. İşaret ettiği noktada, Rusya-Avrupa ayrışmasının bir Rusya-Çin küresel ittifakına giden yolu açarak dünyada yeni bir Soğuk Savaş’ı (Çin-Rusya ve Avrupa-ABD arasında) canlandıracağını ve bunun da Avrupa ve ABD’yi (ve Avrupa-ABD’ye bağımlı orta ve küçük ölçekli ülkeleri de içine alacak şekilde) orta ve uzun vadede felakete sürükleyeceğini görerek ömrü boyunca hizmet ettiği Batı dünyasına son görevini yaparak uyarıda bulunuyor.

Kissinger’ın bu uyarısının altında Avrupa ve özellikle ABD’nin saplandığı yolun çıkmazlarını, reelpolitiğin dinamiklerini iyi bildiği için, objektif değerlendirebilme yeteneği yatıyor. Nedir bu çıkmazlar? ABD’nin, dünyanın hemen her yerinde askeri varlığa sahip olmasına rağmen, kendisine yönelmiş meydan okumalara karşılık verme kapasitesi gözle görülür bir şekilde küçülmüş durumda. Pasifik’te donanma üstünlüğünü Çin’e kaybetti ve Asya’da Çin’e karşı oluşturmaya çalıştığı ittifaklar uzun ömürlü olamıyor. Güney Asya’dan (Hindistan-Pakistan-Afganistan hattı) çekiliyor ve Orta Doğu’daki varlığı da sürekli azalıyor.

Daha da kritik olan durum, ABD kendi arka bahçesi Latin Amerika’daki hegemonyasını kaybetmeye başlamış durumda. Son on yıla baktığımızda Latin Amerika ülkelerinde ABD’nin yakın müttefiki mafyatik iktidarların birer birer çöktüğünü, yerlerine pek de ABD dostu olmayan sosyalist tandanslı siyasi hareketlerin gücü ele geçirdiğini görüyoruz.

Yıllardır hedefte olan Venezuela’da ‘Chavez’ci’ iktidarı değiştirme çabalarının Guaido örneğinde nasıl trajikomik bir hal aldığını hatırlarsak ve sarsılmaz ABD müttefikleri Kolombiya ve Brezilya’da da ABD yanlısı olmayan güçlerin iktidara yürümekte olduğunu (ABD’nin yıllardır kontrol ettiği Kolombiya’da tarihte ilk kez sosyalist eğilimli partilerin adayı seçimde ilk turu kazandı, ikinci tur anketlerinde de önde görünüyor) göz önüne alırsak ve puzzle’ın bu parçalarını birleştirirsek Kissinger’in uyarılarının şifrelerini çözmeye yaklaşıyoruz.

Kissinger’in şifrelerini ortaya koyan puzzle’ın son ve en büyük parçası Avrupa. Dünyada hemen her cephede stratejik geri çekilme ile tanışmaya başlayan bir ABD’nin Avrupa’da Rusya’ya karşı kazanması Kissinger gibi bir reelpolitikçi açısından imkansız. Tarihinde, neredeyse en vizyonsuz siyasilerin iktidarda olduğu Avrupa’nın (Avrupa Churchill, Adenauer, De Gaulle, Willy Brandt gibi liderleri mumla arıyor) Rusya’ya karşı uygulamaya çalıştığı ısrarcı ekonomik abluka politikasının çökmeye mahkum olduğunu birçok aklı başında siyasi analist görürken, Kissinger gibi birinin bunu görmemesi mümkün değil. Bu sebeple, Kissinger Davos’taki konuşması ile satır aralarında Rusya’nın sarsılmasına rağmen, zannedildiği gibi ekonomik açıdan yıkılmayacağını, aksine Avrupa’nın bu abluka politikasının sonuçlarını daha ağır yaşayacağını anlayabilene göstermeye çalışıyor.

Bunun temel nedeni Avrupa’nın, 2008 krizinden bu yana, küresel siyasi ve ekonomik gücünün gerileme içerisinde olması. Avrupa’nın gerilemesine işaret eden göstergeler oldukça açık: kendi içerisinde bitmeyen anlaşmazlık ve ortak politika oluşturma konusundaki zorluklar (örneğin Doğu Avrupa ülkelerinin gittikçe ‘Avrupa değerleri’nden uzaklaşmaları ve kendi başlarına hareket etmeleri; Macaristan Brüksel’den bağımsız Rusya ile ilişkiler kurarken, Polonya Brüksel’i atlayıp doğrudan ABD ile anlaşarak ülkeyi ABD’nin lojistik üssü haline getiriyor) ve tutarlı bir enerji politikasının bir türlü oluşturulamaması.

Kissinger olası olumsuz sonuçları işaret etmeye çalışırken Avrupa-Atlantik ekseninin iki büyük gücü ABD ve İngiltere’nin iç siyasi dinamiklerinin küresel çapta bir jeopolitik mücadeleyi yürütmek için gerekli total güce sahip olmaya engel oluşturduğu gerçeğinden hareket ediyor. Trump’a karşı tartışmalı bir seçim kazanarak iktidara gelen, önümüzdeki dönemde Trump’ın geri dönüşüne engel olamayacak olan Biden çevresinin; İngiltere’de de daha üç yıl önce İşçi Partisi’nin on puan önünde seçim kazanan, ancak bugün on puan geriye düşmüş Boris Johnson iktidarının Avrupa-Atlantik’i küresel jeopolitikte öne taşıyabilecek güç unsurlarından mahrum duruma sürüklendiğini görüyor.

Kissinger’in konuşmasında, Avrupa-Atlantik’i son kozlarını oynamaya zorlayan Biden-Johnson ikilisine gönderme yaparak “Ukrayna’ya silah yığıp durmayın, sonu hepimiz için kötü olacak” şeklindeki daha ciddi uyarısı ise çoğu sonradan yanlış olduğu ortaya çıkan kurgu haberlerle yürütülen devasa propaganda ve yaratılmaya çalışılan demokrasi-diktatörlük savaşı algısının aksine, Rusya’nın bütün askeri yardımlara rağmen Ukrayna ordusunu yok etmek üzere olduğu gerçeği ile ilgili.

Burada Kissinger’ın diplomatik zekası çok temel bir reelpolitik ilkeden hareket ediyor: eğer Avrupa-Atlantik ile Asya-Pasifik arasında gerilim yükselir ve bir Soğuk Savaş ortaya çıkarsa, ve bu gerilimin çatışma alanı Avrupa olursa, bu çatışmada uzak gücün, yakın güce göre kazanma olasılığı çok daha düşük. Bu denklemde yakın güç Rusya, uzak güç ise ABD’dir. Dolayısıyla, uzak güç ABD’nin Avrupa’daki bir savaşı Avrupa’nın içindeki güç Rusya’ya karşı kazanma ihtimali yok denecek kadar az ve çatışmanın uzamasında ısrar etmek demek Avrupa-Atlantik’in kaybetmesi demek (Kissinger bunu ‘hepimizin kaybetmesi’ olarak ifade etti).

Bunlar, çözebildiğimiz ölçüde, tarihe geçmiş makul ve aklı başında bir diplomat/politikacının Davos’tan Batı dünyasına yaptığı uyarıların şifreleri. Tarih elbette Kissinger’in işaret ettiğinin aksi yönde ilerleyebilir (veya yazılabilir), ancak görünen o ki, 21. yüzyılda tarihin ne yöne akacağını Washington, Brüksel, Moskova ve Pekin’deki karar alıcılar belirleyecek.

Dr. Barış Hasan 04.06.2022

0 Yorum

Opinyuya yorum yapın

www.opinyu.com'da yer alan her türlü içeriğin tüm telif hakları Opinyu'ya aittir. www.opinyu.com sitesinde yer alan bütün yazılar, materyaller, resimler, ses dosyaları, animasyonlar, videolar, dizayn, tasarım ve düzenlemelerimizin telif hakları 5846 numaralı yasa telif hakları korunmaktadır. Bunlar opinyu.com’un yazılı izni olmaksızın ticari olarak herhangi bir şekilde kopyalanamaz, dağıtılamaz, değiştirilemez, yayınlanamaz. İzinsiz ve kaynak belirtilmeksizin kopyalama ve kullanımı yapılamaz. www.opinyu.com'daki harici linkler ayrı bir sayfada açılır. Yayınlanan yazı ve yorumlardan yazarları sorumludur. Opinyu hiçbir bildirim yapmadan, herhangi bir zamanda değişikliğe gidebilir. 

Opinyu bu sitedeki bilgilerden kaynaklı hataların hiçbirinden sorumlu değildir. Opinistlerin (Yazarların) İçeriklerindeki Sorumluluk Kendilerine Aittir. İçerikler kesinlikle tavsiye içermemektedir. İçeriklerden edindiğiniz bilgileri uzman kişilere danışmadan uygulamanız zararlı sonuçlar doğurabilir. Bu sonuçlardan Opinyu ya da Yazar asla sorumlu tutulamaz. 

©2024 opinyu.com

©2022 opinyu.com

©2024 opinyu.com

©2024 opinyu.com

Kullanıcı Bilgileriniz İle Oturum Açın

veya    

Bilgilerinizi Unuttunuzmu?

Create Account