İçerikte Neler Var?

Borsa mı oynuyorsun sen?

En sevdiğim soru!

Her düşündüğümde, akıp geçen yıllarıma üzüldüğüm bir tasarruf yönteminin zihinlerimizdeki acıklı hali bu. Tasarruf evet, kelimeyi özellikle seçtim. Keşke on yıllardan beri seçtiğim ‘tasarruf’ yöntemi borsa yatırımcısı olmak olsaydı…

Bireysel kararlarımız nasıl ki toplumsal reflekslerimizin bir yansıması; yatırım davranışları da bizi yansıtıyor, bunda hiç şüphe yok.

Güvenle karşıya geçmek için yapılmış merdivenlerden çıkmayı, cadde boyunca yürüyüp karşı merdivenlerden tekrar inmeyi gerektiren o ‘uzun soluklu’ bir üst geçit deneyimi yerine, sırf ‘pratik ve çabuk’ olduğu için akan trafiği kontrol edip koşarak karşıya geçmeyi tercih edebilen ‘tez canlı’ bir neslin çocuklarıyız biz, pratik düşünce ‘hamurumuzda’ var.

Peki ya güven?

Borsayı tercihler güvenli kılar

Borsada ‘oynandığını’ düşünenlere ‘iyi şirket’ kavramını mı anlatmak lazım acaba bilemiyorum. Algıları değiştirmek için ‘tanımları’ yeniden mi yapmalı?

Ticaret hayatımızda, sermaye piyasamızda yıllardır faaliyet gösteren, ülkesinin ve dünyanın birçok çalkantısını yaşamış, iş yapış biçimlerini güncele ve geleceğe uyarlamış, bulunduğu sektöre, kente ve ülkeye istihdam yaratarak gelecekte de var olabilmek için yatırımlar yapmış, tasarladığı vizyonu daha da yükseğe taşımayı amaçlamış şirketler var, kendi işinin ‘markası’ olmak adına mücadele sürdüren şirketler bunlar.

Ülkemizin büyük ve kurumsal değerleri…

Ya da sermaye piyasası evrenimizde, belki yolun çok başında da olsa; aydınlık fikirleriyle geleceğimize yön verecek, hoyratça ‘yıprattığımız’ dünyayı biraz da olsa ‘rehabilite edecek’ ve kazandırdıklarıyla ‘insanın’ hayatına dokunabilecek, taze fikirlere, genç beyinlere ev sahipliği yapanlar.

Tomurcuklanmaya çalışan yepyeni şirketler…

Aslında hisse senedi, bireye ‘bu şirketlere dokunabilme’ ve onlara ‘ortak olarak yatırım yapabilme’ imkânı sunuyor. Peki borsa, zihinlerde neden bir ‘oyun alanı’ olarak algılanıyor?

Gelin bu algı, dünya klasmanındaki yerimize nasıl etki etmiş, birlikte bakalım.

İstatistikler bizi yansıtıyor!

İstanbul Menkul Kıymetler Borsası 1985 yılında kuruldu.

Bu otuz yedi yıllık hikâyenin 28.yılı olan 2013’te ise şu an Borsa İstanbul olarak adlandırdığımız çatı marka haline dönüştü. 

Borsa

Borsa İstanbul, 2022 yılı başında 146 Milyar dolarlık büyüklüğü ile, dünya borsaları arasında büyüklük açısından 37.sırada yer alıyordu ki, listenin lideri New York Stocks Exchange (NYSE) 27.686 Milyar dolarlık büyüklükle, borsamızın tam 189 katı büyüklüğünde.

Bizim gibi gelişmekte olan ülkeler statüsünde yer alan ve aynı kriterlerle kantara çıktığımız Güney Afrika borsasının büyüklüğü yaklaşık 1.300 Milyar dolar ile Borsa İstanbul’umuzun yaklaşık 9 katı.

Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler penceresinden yerimiz çok kabaca bu.

Sermaye piyasasının büyüklüğünü göstermesi açısından, borsaların piyasa değeri ülkesinin gayri safi yurtiçi hasılasına oranlandığında ise yerimiz 37.sıradan 65’e geriliyor. Borsamızın piyasa değeri GSYH’mizin %17’si kadar. Güney Afrika borsasının piyasa değeri ise GSYH ’sının %287’si; neredeyse 3 katı bir büyüklüğe sahip.

Borsamız ve yatırım alışkanlıklarımız hakkında önemli fikirler verir nitelikte bu değerler. Tasarruflarımız arasında borsanın payı, rakiplerimize göre düşük.

Borsa

Borsada kayıtlı şirketlerimizin sayısına baktığımızda rakam 2022 başında 381’di. Bu disiplinde 31.sırada yer alıyor Borsa İstanbul. Hindistan borsasında kayıtlı şirket sayısı ise 2.000’in üzerinde.

Borsa

Ah Şu Enflasyon!

Enflasyonun yıllar boyu ‘yüksek’ seyrettiği bizim gibi bir toplumun genlerinde ‘parasını korumak’ için kendisine sunulan ‘enflasyon üzeri mevduat faizi’ ilk yatırım tercihi oldu hep, hepimiz biliyoruz bunu. Bu durum, içinde yaşadığımız şu günlerde tamamen tersine dönmüş durumda, negatif reel faiz konusunda ‘literatürü zorlayan’ deneysel bir süreç yaşanıyor ki, bu farklı bir yazının konusu…

Geleneksel yatırım aracımız ‘altın’ modern zamanlarda sıkça dile getirilen ‘güvenli liman’ argümanının geçmişten gelen bir tezahürü olarak toplumumuzda yıllardır ‘para koruma aracı’ olarak zaten yer alıyor.  

Döviz cinsi tasarruf ise ülkemizin ekonomik açıdan ‘dışa açılmaya başladığı’ dönemlerin başından itibaren tercih edilen bir seçenek olmaya devam ediyor, mevduatlarımızdaki yabancı para ağırlığını düşündüğümüzde bu trendin halen oldukça kuvvetli seyrettiği de söylenebilir.    

Uzunca bir süredirülkesinin parasına yatırım yapan tasarruf sahiplerine ‘negatif reel faiz’ verdiğimiz unutulmamalı.

Ön görülebilir, planlanmış ve sağlıklı bir akışa sahip, toplumunun satın alma gücü yeterliliğini ‘önceleyen’ ekonomilerde bireylerin ‘tasarruf’ eylemleri daha farklı çıktılar koyuyor ortaya.  Enflasyonu istikrarla tek hanede devam eden ülkelerin faiz hadleri de tek hanede seyrediyor, bireyler ise faiz getirisini ikame eden ‘yeni seçeneklere’ on yıllardır zaten ‘aşina biçimde’ yaşamlarını sürdürüyor. Borsalar bu konforun ‘kurallı ve şeffaf mekanları’ durumunda.  

Enflasyon gerçeğini sürecin en başına koymak ve tablolardaki rakamlara biraz da bu gözle bakmak lazım.

Yatırım Genimiz: Kısa Vade

Haber akışlarının sıkça değiştiği, fiyat oynaklığının üst seviyede gerçekleştiği, ‘ön görülebilirliğin az’ ve gelecek planlamalarının iyiden iyiye zor olduğu bizim gibi toplumlarda, parayı koruma serüvenindeki ‘süre’ güdüsünün ister istemez ‘kısa vadeli’ kurgulanması gayet normal. Ayağımızı uzattığımız nehrin suyu çoğu zaman bulanık. Suyun derinliği hakkında fikrimiz olamıyor.

En basit haliyle, bankadaki mevduatımızı bağlarken bile 1 aylık bağlamayı tercih ediyoruz, 3 aylık değil. Zihnimizdeki en temel endişe ‘bu ülkede neyin ne olacağı belli olmaz’ duygusu. Büyüklerimizden biliriz, birçok kuşak bu ‘tedbirle’ yaşamını sürdürdü. Haksız da değildiler.  

Hisse senedi denince genel davranış biçiminin ‘al sat’ duygusuna dayanması işte bu yüzden. Borsa denince aklımıza gelen ilk şey kısa vadeli kazanç.

Finans profesyonelleri hisse senedinde ‘ideal vadeyi’ 1 yıl ve üzeri olarak ifade ediyor. Ancak bir yerden tüyo bekleyerek biçimlenen, ‘halka yeni arz edilen şirketlerin tavandan açacağı’ gibi kısa vadeli beklentilerle beslenen yatırımların sonu ‘genellikle’ istenen verimi sağlayamıyor.  

Akılcı planlamalarla büyüyen, gelişen, sürdürülebilir değer yaratabilen şirketlerimizin ‘uzun vade yatırımcısı olmak’ nedense pek akla gelmiyor. Akla gelse bile, yatırımdaki başarı performansını maksimize edecek olan en önemli davranış biçimi, yani ‘sabır’ bir türlü gösterilemiyor.  

Borsa

Yol Haritası Ne Olabilir?

Ülkemizde her sektörün ‘bilinen liderleri’ var. Herkes tarafından ismi duyulmuş, hayatımızın içine işlemiş, ürünlerini doğrudan veya dolaylı olarak alıp tükettiğimiz, gençlerimizin ‘çalışmak’ için hayallerini süsleyen, ülkemizin ‘ihracat ve inovatif’ gücünde kilometre taşı olan şirketler…

Bu şirketlerden birçoğu borsamıza kote örneğin. Sadece biraz ilgilenmek, Borsa İstanbul Endekslerinin hangi şirketlerden oluştuğuna bakmak gerek.

Bu şirketlere sermaye piyasaları yoluyla ‘ortak olmak’ gibi bir hak sağlıyor aslında hisse senedi dediğimiz şey. O şirketlerin karlarından pay alma hakkı, sermaye artırımlarına katılma hakkı gibi ‘önemli haklar’ bunlar. Buradaki kritik nokta, tasarruf ve yatırım yolculuğunda ‘hisse senedi ortaklığı’ olgusundaki fırsatı ‘görünür’ kılacak olan zaman kavramı. Bir diğer deyişle vade.

Piyasa değeri rasyonel fiyat hareketlerine göre oluşmuş, kurumsal yönetim ilkeleri gibi, sürdürülebilirlik ilkeleri gibi global kriterlere göre hareket eden, cinsiyet eşitsizliği gibi sosyal sorunlarla da mücadele eden, birlikte değer yarattığı insan kaynağına katkı verirken, kendisine yatırım yapan yatırımcısına karşı da ‘sorumluluk’ hissederek yol haritası belirleyen ‘saygın’ şirketler bunlar.

Aslında ülkemizin ‘marka’ değerleri.

Bu şirketlerin ‘kâr payı dağıtma geleneğinde’ olanları, sahibine yıllık periyodlarda kardan pay alma hakkı gibi haklar sağlayabiliyor, bireylerin tasarruf mozaiğine ‘sürdürülebilir nakit akışı’ gibi dört yapraklı bir yonca bile sunabiliyor!

Bunları da atlamamak lazım…

Borsa

Sözün Özü

Elbette ki paramız çok önemli ve değerli.

Onu büyüterek geleceğe taşımak zorundayız.

Hisse senedinde ‘uzun vade’ denilince zihinlerimizde ‘alıp unutmak’ gibi edilgen bir davranış seti belirebilir ancak uzun vadeli yatırımcılığın; şirketlerin dönemlik finansallarını takip etme, faaliyet raporlarını okuma, analist sunumlarına göz gezdirme, şirket genel kurullarına bizzat katılma gibi oldukça aktif bir öğrenme motivasyonunu ateşlediği, yatırımcıyı edilgen statüden alıp etken bir davranış setine taşıdığı unutulmamalı.  

Burada gösterilen proaktif ve uzun vadeli yaklaşım, yatırımcıdaki ‘finansal bilgi düzeyini arttırıyor’ hisse senedi getirisindeki ‘potansiyel verimi arttıran’ en kritik duygu olan ‘sabrı’ besliyor. Hisse senedi, sabır gösterildiğinde ‘yatırım evreninin’ en güçlü aktörlerinden biri.

Yaşadığımız negatif reel faiz ortamında paramızın değerini korumak en kritik konu artık. Üstelik yıl sonu enflasyon tahminleri bile %60-65 bandına oturmuş durumda. İşimiz zor.

Büyülü bir ifadesi var finansal özgürlüğün, ancak her şeyde olduğu gibi, bilgi edinmeyi, tasarruf edebilme disiplinini içselleştirmeyi, yatırımları rasyonel finans bilgisine dayanarak çeşitlendirmeyi ve temkinle biçimlendirmeyi gerektiriyor.

Özünde bir ideal elbette, ancak akılcı bir tasarruf planı ve sabırla ‘fildişi kulede’ de değil!

Sağlıkla kalın.

Yücel Ferek 15.05.2022

1643480954 bpfull.jpg

Finans Sektöründe farklı pozisyonlarda 24 yıllık bir tecrübeye sahip olan Yücel Ferek, bu süreci 'sayısız insan, sayısız davranış biçimi, sayısız deneyim' olarak tanımlarken; tasarrufu bilmeyen değil, tasarrufa geçemeyen bir toplumun üyesi olarak, geç başladığı tasarruf sürecinde öğrendiklerini; meslek bilgisiyle harmanlayarak paylaşmayı amaçlıyor.

Tasarrufları bilinçli yatırımlara dönüştürme sürecinde, finansal bilginin her birey için ulaşılabilir, ücretsiz ve anlaşılır olması gereğine inanıyor.

Ülkemiz bireylerinin finansal piyasalardan eşit ölçüde yarar sağlamasını, 'toplumsal eşitliğe katkı sağlayan' kritik bir unsur olarak görüyor.

Bu amaçla kişisel bloğunda yazılar yazıyor, kendisine ait YouTube kanalında videolar yayınlıyor.

Finansal okuryazarlık gönüllüsüdür. Evlidir, iki çocuk babasıdır.

0 Yorum

Opinyuya yorum yapın

www.opinyu.com'da yer alan her türlü içeriğin tüm telif hakları Opinyu'ya aittir. www.opinyu.com sitesinde yer alan bütün yazılar, materyaller, resimler, ses dosyaları, animasyonlar, videolar, dizayn, tasarım ve düzenlemelerimizin telif hakları 5846 numaralı yasa telif hakları korunmaktadır. Bunlar opinyu.com’un yazılı izni olmaksızın ticari olarak herhangi bir şekilde kopyalanamaz, dağıtılamaz, değiştirilemez, yayınlanamaz. İzinsiz ve kaynak belirtilmeksizin kopyalama ve kullanımı yapılamaz. www.opinyu.com'daki harici linkler ayrı bir sayfada açılır. Yayınlanan yazı ve yorumlardan yazarları sorumludur. Opinyu hiçbir bildirim yapmadan, herhangi bir zamanda değişikliğe gidebilir. 

Opinyu bu sitedeki bilgilerden kaynaklı hataların hiçbirinden sorumlu değildir. Opinistlerin (Yazarların) İçeriklerindeki Sorumluluk Kendilerine Aittir. İçerikler kesinlikle tavsiye içermemektedir. İçeriklerden edindiğiniz bilgileri uzman kişilere danışmadan uygulamanız zararlı sonuçlar doğurabilir. Bu sonuçlardan Opinyu ya da Yazar asla sorumlu tutulamaz. 

©2024 opinyu.com

Kullanıcı Bilgileriniz İle Oturum Açın

veya    

Bilgilerinizi Unuttunuzmu?

Create Account