İçerikte Neler Var?
Çoktan Seçmeli Çıkmaz Sokak!
Merhaba değerli okurlar,
Öncelikle geçmiş bayramınızı kutluyor, daha nice sağlıklı huzurlu bayramlar diliyorum.
Bugün “Çoktan seçmeli testler, gerçek hayata hazırlanırken öğrenciler için fayda sağlar mı?” konusunu ele almak istiyorum.
Haziran ayı içerisinde, 8. sınıf çocuklarımız LGS, 12. sınıf öğrencileri ve mezunlar ise, üniversiteye kabul sürecinin ön koşulu olan TYT, AYT ve YDS sınavlarına girdiler. Ülkemizde hem liseye geçiş hem de üniversiteye giriş için tek uygulama olan merkezi sınavlar çoktan seçmeli testler olarak yapılmakta, aynı zamanda okullarda uygulanan sınavların da büyük bölümü çoktan seçmeli olarak hazırlanmaktadır.
Bu sınavların, öğrencilere verdiği zararlara değip değmediğini anlamak için tekrar değerlendirmemiz gerektiğini düşünüyorum. Örneğin, normal öğrenme alışkanlıklarını sürekli stresli test hazırlıklarıyla değiştirmeyi ve öğrencileri bu şekilde öğrenmenin gerçek olduğuna inandırmayı, hatta notun öğrenmeden daha önemli olduğunu düşündürmeyi, yapılan en büyük hata olarak görüyorum.
Çoktan seçmeli testler, öğrencilerimizde önemli bir stres yaratıyor.
Öğrenciler, geleceklerine karar vereceğine inandıkları bir teste hazırlanmak için saatlerce, aylarca zaman harcıyorlar. Bu zamanı üreterek veya faydalı bilgiler öğrenerek geçirmeliler.
Çocuk testte kötü performans gösterirse, daha iyisini yapması ve “daha akıllı” olması için ebeveynlerinden ve akranlarından artan baskıyla karşı karşıya kalabiliyor. Bu kıskaç, öğrencilerin öğrenmeye kapanmalarına ve düşük puanları nedeniyle herkesten daha kötü olduklarına inanmalarına yol açıyor.
Olumlu bir adım olarak, LGS (Liselere Geçiş Sistemi) sınavı isteğe bağlı hale getirildi. Belli başlı okullar dışında, diğer okullar bu sonuçlara göre yerleştirme yapmıyorsa, o zaman çok fazla strese sebep olması sebebiyle öğrencilerin hala bu sınava girmeleri için bir neden olmadığı kanaatindeyim.
Ayrıca merkezi sınavlar, zihinsel gelişim, aile yapısı veya sosyoekonomik durumlar gibi her öğrenciye özgü diğer faktörleri de hesaba katmazlar. Çoğu zaman, sosyoekonomik durumları daha iyi hanelerden gelen öğrenciler, daha az gelirli öğrencilerin erişemeyebileceği öğretmenler ve programlar nedeniyle daha yüksek puanlara sahiptir. Bu durum, puan sıralamasında eşitsizliğe ve daha az varlıklı öğrencilerden daha akıllı olmasalar bile “nitelikli okullara” ve üniversitelere kabul edilen daha varlıklı öğrencilerin oranının artmasına neden olur.
Çoktan seçmeli testlerin, öğrencilerin normalde sınıfta öğreneceklerinden daha fazlasını öğrenmelerini sağladığını ve onları üniversiteye hazırladığını söyleyebilirsiniz. Gerçekte ise, genellikle öğrencilerin sınava hazırlıkta tüm zamanlarını bu testlerde ihtiyaç duydukları temel bilgileri ezberleyerek ve tekrarlayarak geçirdikleri için, edinebilecekleri diğer kazanım ve öğrenmelerden uzaklaştığını görmekteyiz.
Ayrıca, bir öğrencinin sınavda başarılı olması, üniversiteye gitmeden önce neleri bilmesi gerektiğini bildiği anlamına gelmez. Bunun tek önemi, öğrencinin testten önce bilgileri ezberleyebilmesi ve cevap kağıdını doldurabilmesidir, daha sonra muhtemelen öğrendiği kadar hızlı unutmuş olacaktır.
Diğer taraftan çoktan seçmeli testler öğrencilere, ezberlemenin ve bilgilerin son anda öğrenilmesinin yaşam için gerekli bir araç olduğunu öğretir. Yine çocuklarda, öğrenmenin yalnızca not almakla ilgili olduğu konusunda genel bir inanca yol açtığını görebiliyoruz.
20 Temmuz’da ÖSYM üniversite sınav sonuçlarını açıklayacak, bir sıralama sınavı olan YKS sonuçlarını gördüğümüzde yine eğitim sistemimizle ilgili sayısız eleştirilere ve serzenişlere tanık olacağız. Gençlerimizin yetenek ve yetkinlikleri doğrultusunda lisans programlarına yerleşmelerini umuyorum.
Uyguladığımız çoktan seçmeli sınavlarla, öğrencilerin asıl öğrenme amaçlarını kaybetmelerine neden olma riski ne yazık ki yükseliyor. Bu testlerin hala uygulamaya değer olup olmadığını yeniden düşünmeliyiz. Hepinize iyi bir hafta sonu diliyorum.
Tolga Özdemir
1975 Ankara doğumluyum. İlk, orta, lise ve üniversite eğitimimi Ankara’da tamamladım. 1998’de Bilkent Üniversitesi Turizm ve Otelcilik Bölümünü bitirdim. 2000-2003 yılları arasında Amerika Birleşik Devletleri, Orlando, Florida’da İşletme ve Yöneticilik eğitimi aldım. 2004-2007 yılları arasında Avrupa Okul Ağı’nın Türkiye danışmanı olarak görev yaptım. Türkiye Özel Okullar Derneği Divan üyeliği, Satış ve İş Geliştirme Derneği Yönetim Kurulu, Ankara Eğitim Platformu gibi sivil toplum kuruluşlarında görev almaktayım. Annemin 2016 yılında vefatının ardından bayrağı teslim alarak okullarımızın kurucu görevini üstlenmiş bulunuyorum.