İçerikte Neler Var?
Yeni Nesil Tellioğulları – Seferoğulları Mücadelesi: Silikon Vadisi
Ülkemizde girişimcilik ekosisteminin gelişmesi, güçlenmesi ve markalaşması için bir dizi plan ve aksiyonun ciddiyetle ele alınması gerekiyor. Güçlü bir girişimcilik ekosistemi; teknolojiden cari açığa, istihdamdan cinsiyet eşitliğine kadar birçok alanda demokrasiyi sağlayabilir. Aksi halde, Türkiye’deki yerleşik girişimlerin büyük çoğunluğunu Silikon Vadisi gibi daha organize ve güçlü ekosistemlere kaçıracak ve potansiyelimizi düşüreceğiz.
Kemal Sunal, Şener Şen, Adile Naşit, Ayşen Gruda ve Müjde Ar gibi Yeşilçam’ın özlediğimiz oyuncularının yer aldığı, Kartal Tibet’in yönetmenliğini yaptığı ve Nazım Hikmet’in senaryosundan esinlenilen, efsane Tosun Paşa filmini hatırlarsınız. Tellioğulları ve Seferoğulları’nın, Yeşil Vadi’ye sahip olmak için türlü türlü numaralara başvurdukları, çocukluğumda bolca gülerek izlediğim bir filmdi. Bu vesileyle, aramızdan ayrılan ustaları tekrar rahmetle anarak, Yeşil Vadi yerine Silikon Vadisi’ni hedefleyen Türk girişimcilerini ele alacağımız yazımıza geçelim.
Lütfü Bey, ben hepsini yapıyorum da, gözlerimden ateş çıkartamıyorum. O nasıl oluyor acaba?
Tosun Paşa’dan aklımda kalan repliklerin başında başlıktaki ifadeler yer alıyor. Gerçekten de girişimcilerinin gözlerinden ateş çıkartacak kadar yetkin olmasının beklendiği bir dönemdeyiz. Hele ki konu gelişmekte olan bir ülkenin girişimcilerinin, yani bizlerin, verdiği mücadele ise; gözlerinden ateş çıkartamayan organizasyonların, yatırım alma, büyüme ya da global pazarlara açılma şansları neredeyse hiç yok.
Öncelikle, Türkiye’deki girişimcilik ekosisteminin son yıllarda büyük bir ivme kazandığını görmezden gelmemek gerektiği ile söze başlamak doğru olacaktır. Bununla ilgili olarak Global Entrepreneurship Monitor, Startup Genome, Dealroom, Startups Watch ve Crunchbase’in yayınladığı raporlardan faydalanarak birkaç istatistik verelim.
Grafikte de görülebileceği gibi, startup yatırımlarında 2017 yılından 2021 yılına yaklaşık 13 katlık bir artış söz konusu. Her ne kadar 2021 yılında Getir, Trendyol ve Dream Games çok ciddi yatırımlar alarak 1,55 Milyar Dolarlık hacmin oluşmasına büyük katkı yapsalar da, yatırım adedi yani ‘deal number’ sayısındaki artışın da gözden kaçırılmaması gerekir.
Aynı zamanda yabancı yatırımcıların yatırım hacimlerinin artışında da çok büyük bir gelişme yaşandığını aşağıdaki grafikte izleyebiliriz.
Üzülerek belirtmeliyim ki bu içerikte yukarıdaki iki grafik dışında olumlu gösterebileceğim başka veriler maalesef yok. Söz konusu bu ‘olumsuz’ verilerin sebeplerini anlamaya çalışarak tek tek ilerleyelim.
Her ne kadar içeride istatistiklerimizi artırmış olsak da global arenada uzun zamandır yerimizde sayıyoruz.
Bir girişimin rekabetçi olabilmesi ve global pazarlara açılabilmesi, yani büyümesi için yatırım alması elzem bir süreçtir. Ekosistem yatırımlarının demokratik olması ve girişimler arasında mümkün mertebe homojen dağılması, ekosistemin bütün olarak büyümesini sağlayacaktır.
Daha önce defalarca verdiğim bir örnek, bu ‘bütüncül büyümenin’ önemini metaforik olarak gayet doğru açıklıyor diye düşünüyorum. Buna göre, iki senaryo düşünelim lütfen;
Birinci senaryoda, İstanbul’un en gözde AVM’lerinden birisi olan İstinye Park AVM’nin en güzel mağazalarından birinin adının OPİNYU BUTİK olduğunu düşünün. Tüketici algısı, mağazanın içinde bulunduğu ekosistemi de değerlendirerek, OPİNYU BUTİK’in değerini artıracaktır.
İkinci senaryoda ise, herhangi bir şehrin, herhangi bir mahallesindeki, herhangi bir işhanının içerisindeki Louis Vuitton mağazasını düşünelim. Bu mağaza, markanın sahibi Bernard Arnault tarafından bizzat açılmış dahi olsa, yine içinde bulunduğu ekosistem nedeniyle tüketici algısında olumsuz yer edinecektir.
İşte bu iki senaryo çerçevesinden baktığımızda, ekosistemin güçlenmesinin neden önemli olduğunun en azından sosyo-ekonomik çıkarımlarını yapabiliriz. Şimdi de biraz rakamsal çıkarımlara yönelelim.
Güçlü Bir Ekosistem Neden Önemli?
Yukarıdaki tabloya baktığımızda güçlü bir ekosistemin neden önemli olduğuna dair birkaç ipucu alabiliyoruz aslında. Ama yine de ben kendi cümlelerimle konuyu biraz daha derinleştirmek ve güçlü bir ekosistemin neden önemli olduğuna dair birkaç çıkarım yapmak niyetindeyim.
Güçlü bir ekosistem önemlidir. Çünkü;
- Sadece yatırım ortamının iyi olmasını değil, aynı zamanda girişimlere yapılan yatırımların medyan değerlerinin de yüksek olmasını sağlar.
- Fasit daire gibi, yatırımların medyanının yüksek olması, girişimlerin değerlemelerinin medyanlarının da yüksek olmasını sağlar.
- Yurtdışından yetenekleri çeker.
- Girişimciler için geniş bir network sağlar.
Aslında sadece bu 4 madde bile ekosistem gücü için iştahların kabarmasına yeterli sebepler. Başarı başarıyı doğurur. Güçlenmiş ekosistemler, içlerinde daha başarılı girişimler yaratacaklardır. Hem bilgi paylaşımı hem de yatırımcılar aracılığıyla kazanılan tecrübe yeni girişimler için bulunmaz birer nimet olduğundan, güçlü ekosistemlerin çok hızlı bir şekilde başarılı girişimler ortaya çıkarmasına da imkan sağlamış oluyor.
Durum Fotoğrafı
Peki güçlü ekosistemler arasında var mıyız?
Maalesef hayır. Yukarıdaki tabloda Startup Genome’un 2021 raporunda yayınladığı Global Startup Ekosistem Sıralaması’nı incelediğimizde ilk 30 ekosistem arasında maalesef Türkiye bulunmuyor.
Hiç de şaşırmayacağımız bir şekilde listenin başında Silikon Vadisi bulunuyor. Ama neden? Silikon Vadisi girişimcilere ya da yatırımcılara ne sunuyor? Farklı olan ne?
Silikon Vadisi’nin Sırrı Ne?
Silikon Vadisi, inovasyonun evi, kişisel bilgisayarın ve internetin doğum yeridir. Dünyanın her yerinden mucitler ve girişimciler için bir mıknatıs olmuştur.
Sırrı nedir diye sayısız makale okumuşluğum, birkaç defa ziyaret etmişliğim ve en önemlisi de Vadi’de yer alan girişimlerden biriyle bir süre proje paydaşlığı yapmışlığım var. Çıkardığım temel sonuç şu:
Silikon Vadisi’nin başarısına katkıda bulunan birçok neden olabilir. İyi eğitimli iş gücü ve sermaye bolluğu, risk alma ve yaratıcılık kültürünün oluşu bunlardan bazıları olarak sayılabilir. Doğrusu, bu faktörlerin hiçbiri tek başına başarıyı açıklama gücüne sahip değil. Ama en belirgin olanlarını sıralayalım;
- Risk almayı olduğu kadar başarısızlığı da kutlayan bir kültür,
- Paranın bol olduğu ve risk sermayesinin kolay elde edildiği bir kültür,
- Girişimciliği teşvik eden bir kültür,
- Fikirlerin akranlar arasında özgürce paylaşıldığı bir kültür,
- Eğitime temel yapı taşı olarak değer veren bir kültür,
- Göçmen ve yabancı öğrencilerin hoş karşılandığı bir kültür.
Bizden Olur Mu? Olursa Nasıl ve Ne Zaman Olur?
Önce ilk cevabımı vereyim. OLUR!
Şimdi ikinci ve üçüncü sorulara geçelim. Nasıl olur?
Öncelikle ülke içi bazı metriklerimizi düzeltmemiz gerekiyor. Bu metriklere yeterli önemin verilmesi ve sürekli işletilmesi gerekmektedir. Aşağıdaki grafikte de görülebileceği gibi, ülkemiz National Entrepreneurship Context Index (NECI) sıralamasında sonlarda yer alıyor.
Global Entrepreneurship Monitor, NECI hesaplarken 13 maddeyi 10 üzerinden puanlayarak bir değerlendirme yapıyor. Bunlar;
- Finansal Ortam: Yeni girişimler için yeterli finans kaynakları mevcut mu?
- Fona Erişim: Bu kaynaklara ulaşım kolay mı?
- Ülke Politikaları – Teşvikler: Devletler yeni girişimleri destekliyor mu?
- Ülke Politikaları – Vergiler ve Bürokrasi: Yeni girişimler vergi ve bürokrasi yüküyle karşı karşıya kalıyor mu?
- Ülke Girişimci Destekleme Organizasyonları: Yeni girişimcilere sağlanan eğitim ve benzeri uygulamalar var mı?
- Girişimcilik Dersleri – İlk, Orta, Lise: Okullarda girişimcilik dersleri veriliyor mu?
- Girişimcilik Dersleri – Üniversite: Üniversitelerde girişimcilik dersleri veriliyor mu?
- Ar-Ge ve Teknoloji Transferleri: Üretilen teknoloji endüstrilere kolayca transfer edilebiliyor mu?
- Ticari ve Profesyonel Altyapı: Yeteri kadar etkin mi?
- Girişim Başlatma Zorluğu – Pazar Dinamikleri: Pazar büyüyen ve gelişen bir pazar mı?
- Girişim Başlatma Zorluğu – Regülasyonlar: Regülasyonlar girişimcileri engelliyor mu?
- Fiziksel Altyapı: Yeteri kadar etkin mi?
- Sosyo-Kültürel Normlar: Girişimcilik toplumda destekleniyor mu?
Yukarıdaki grafik, girişimciliğin Türkiye’deki durum tespitini mukayeseli olarak yapıyor aslında. Buna göre, büyüyen ve gelişen bir pazar olmamız girişimciler için büyük bir artı iken, özellikle fiziksel altyapı (18 / 19), ticari ve profesyonel altyapı (18 / 19), vergi ve bürokrasi (16 / 19) ve girişimcilik eğitimleri konusunda biraz mesafe kat etmemiz gerekiyor.
Maddeleri tek tek inceleyip üzerine onlarca sayfalık yazılar yazılabilir belki ama özellikle 4. maddeye dikkat çekmek istiyorum. Yine GEM tarafından yapılan anket çalışmasında 18-64 yaş arası yetişkinlere ‘ülkenizde bir iş kurmak kolay mı?’ sorusu yöneltilmiş. Level B ülkeleri arasında sayılan Türkiye, bu ülkeler arasında %28 ile en düşük skoru almış. Yani 100 kişiden yalnızca 28’i Türkiye’de bir iş kurmanın kolay olduğunu düşünüyor. Bu oran, yine Level B ülkesi sayılan Polonya’da %60’ın üzerinde.
Sonuç
Farkındayım, çok keyifli başladığımız yazıyı birçok grafik, istatistik ve bir miktar da olumsuzlukla devam ettirip neticelendirdik. Fakat, gelişme gösterebilmenin ilk koşulu geliştirilecek alanların tespitidir. Önce sorunun tespiti, daha sonra çözümler.
Muhakkak ki iyi yaptığımız şeyler ve üstesinden rahatça gelebileceğimiz problemler var. Ama kendimizi dev aynasında görüp, hiçbir sorunun sorumluluğunu almamak doğru bir motivasyon değil. Bu yüzden önce tespit, sonra plan, sonra aksiyon, en sonda da kontrol!
Sevgiler
Engin Alemdar
[…] önce, Girişimciler İçin Yazıyorum: Geççek, Şimdi Bana Kaybolan Yıllarımı Verseler ve Yeni Nesil Tellioğulları – Seferoğulları Mücadelesi: Silikon Vadisi yazılarımda müzik ve sinemadan girişimcilik konuları çıkarmayı başarmıştım, şimdi de […]