İçerikte Neler Var?

KADINLAR, GÜCÜNÜZÜN FARKINDA MISINIZ? 

Geçmişe bir bakın.. ne kadar çok kadın kahraman göreceksiniz. Tüm kısıtlamalara ve kötülüklere rağmen mücadele göstermiş kahraman kadınlar.. 

melike

Kurtuluş Savaşı sırasında bizzat cephede Mustafa Kemal’in yanında yer alan Halide Edip Adıvar, asker olmamasına rağmen rütbe almış, ardından gösterdiği başarılar sebebiyle “Savaş Kahramanı” sayılmıştır. 

Emir Ayşe, Yunan askeri Aydın’a doğru geldiğinde iki arkadaşı ile birlikte Menderes’in diğer tarafına geçmeye çalışırken arkadaşlarının kayıktan düşüp boğulması sonucunda geri dönmüş, Çanakkale’de hayatını kaybeden eşinden kalan tek hatıra olan elmas küpelerini bozdurup kendine bir tüfek alarak dağa çıkmıştır. “Çete Emir Ayşe”, böylece Yörük Ali Efe’ye katılmış ve Aydın’ın kurtuluşuna kadar Yunanlarla savaşmış bir kadın kahraman… 

Çete Emir Ayşe

Süreyya Ağaoğlu ülkemizin ilk kadın avukatıdır. Babası hukuk profesörüdür ve ne yazık ki Yassıada duruşmalarında babasını savunmuştur. Yaşadığı dönemin en cesur kadınlarından birisidir. 58 yıl avukatlık yapmıştır. 1989 yılında 85 yaşında yaşamını kaybetmiştir. Hukuk fakültesine girdiği yıllarda henüz kız öğrenci yoktur. Kayıt yaptırmak istediğinde engellenir. Kızların çarşaf giydiği dönemde başı açıktır. Hukuk Fakültesi’nden mezun olduktan sonra aynı zamanda sıkı bir kadın hakları savunucusu olur.

Süreyya Ağaoğlu

Gül Esin, 1933 yılında Aydın’ın Çine ilçesinde ülkemizin ilk kadın muhtarı seçilir. Muhtarlık yaptığı dönemde kahvehanelerde kumarı yasaklamış, kız kaçırma olaylarının önünde geçmeye çalışmış ve nikah işlerini bir düzene sokmuştur. Bu çalışmaları için daha sonra Atatürk tarafından da ödüllendirilmiştir.

Gül Esin

Zehra Kosova Durmaz ülkemizin ilk kadın sendikacısıdır. 1928 yılında bir tütün işçisi olarak resmi olmayan ilk sendikal faaliyetlere başlar. 1946 yılında tütüncüler kendi sendikalarını kurana kadar da sendikacılık yapar. Bu dönemde bedensel eziyet de görür. 1951 yılında 16 ay Askeri Cezaevi’nde tutuklu kalır. Hapisten çıktıktan sonra sendikal faaliyetlerine geri döner.

Zehra Kosova Durmaz

Benal Arıman, ülkemizde seçilme hakkını kullanan ilk kadındır. 1935 yılında Atatürk döneminde, ilk kadın milletvekili olur. Sorbonne Üniversitesi’nde edebiyat eğitimi alan Benal Arıman, kadınların partilere giremediği yıllarda latin alfabesinin yaygınlaşması konusunda çaba harcar. 

Benal Arıman

Ve daha nicesi.. Ulu Önder Atatürk’ün sözü kulaklarımda çınlıyor. “ Bizim sosyal toplumumuzun başarısızlığının yegane sebebi, kadınlarımıza karşı gösterdiğimiz ilgisizlikten ileri gelmektedir. Yaşamak demek faaliyet demektir. Bundan dolayı bir sosyal toplumun bir organı faaliyette bulunurken, diğer bir organı işlemez ise o sosyal toplum felçlidir!”  

Günümüzde kanunlar nezdinde eşit görünüyor olsak da ne yazık ki gerçekte eşitsizlik devam etmektedir ve hala mücadele etmemiz gereken birçok konu var. Kadın cinayetleri gün geçtikçe artıyor, trafikte yaşadığımız sıkıntılar. Kaza yaptığımızda kusursuz olmamıza rağmen çoğu defa kusurlu sayılmamız gibi. Biz ki bir toplumu şekillendiriyoruz ancak acımasızca öldürülüyor ve cezalandırılıyoruz.

Bazı verileri ortaya koymak gerekirse;

Birleşmiş Milletler Kalkınma Programının (UNDP) yayınladığı “2019 İnsan Gelişme Raporu”nda yer alan “Toplumsal Cinsiyete Dayalı Gelişme Endeksi”ne göre, Türkiye, 162 ülke arasında 68. sırada yer almıştır. Resmi verilere dayandığı için kısıtlı olduğu eleştirileri yapılan “Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliği Endeksi”nde (TCEE) sağlık kısmı anne ölüm ve ergen doğurganlık oranlarıyla, kadının güçlenmesi ise parlamentodaki kadın vekil oranı ve (en az) orta öğrenim görme oranı ile ölçülmektedir. İşgücü piyasasına katılım ise her iki cins için de işgücüne katılım oranı üzerinden hesaplanmaktadır. Dünya Ekonomik Forumunun (WEF) “2020 Cinsiyet Eşitliği Raporu”nda da Türkiye 153 ülke arasında yine 130. sırada bulunuyordu.

“Birleşmiş Milletler Kadın Birimi”nin 2021’de yayınladığı istatistiklere göre:

 – Dünyanın 39 ülkesinde kız ve erkek çocukları mirastan eşit pay almıyor.

 – Dünya kadınlarının yüzde 30’u partnerlerinin fiziksel ve/veya cinsel şiddetine maruz kaldığını ifade ediyor.

– Toplumsal eşitliğin en yüksek düzeyde olduğu ilk 5 ülke; İzlanda, Norveç, Finlandiya, İsviçre ve Nikaragua

– Toplumsal eşitliğin en düşük düzeyde olduğu ilk 5 ülke; Yemen, Pakistan, Irak, Suriye ve Çad

– Küresel iş gücüne katılım oranı kadınlarda yüzde 63, erkeklerde yüzde 94

– Fortune 500 şirketlerinin yüzde 6.6’da kadın CEO görev yapıyor.

– Dünya çapında yüzde 41 oranında kadın doğum yardımı alıyor.

– Kadınların ev işlerine (ücretsiz) olarak katılımı erkeklerin 3 katı daha fazla… 

– Dünyada kadın parlamenter oranı 2020 yılında 24.9…

– Dünyada çocuklarıyla yalnız yaşayan ebeveynlerin yüzde 84’ü kadın…

KADIN İŞÇİLER ERKEKLERE GÖRE DAHA FAZLA SÖMÜRÜLDÜ.

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisinin (İSİG) çalışmalarına göre, salgın süreci en büyük darbeyi “emek piyasasının en korunmasız ve ikincil, ucuz emeği konumunda olan” kadınlara vurdu. “…kadın istihdamı ve işsizliği bakımından salgın iki bakımdan özgün ilerledi. Kadınların, ‘ikincil’ emek olarak görülmeleri ve daha güvencesiz çalışma koşulları kadın işsizliğinin daha fazla artmasına sebep oldu. Kadın işsizliğindeki bu eşitsiz artışın diğer bir nedeniyse, işgücü talebinin azaldığı sektörlerin (eğitim, perakende, eğlence ve konaklama gibi) kadın yoğun alanlar olmasıdır.”

İSİG internet sitesinde yayınlanan “Salgın Sürecinde Kadın Emeği” başlıklı yazıda özetle şunlara dikkat çekildi: “Türkiye bakımından, (…) yalnızca kadın istihdamının yüzde 56,6’nı oluşturan hizmetler sektörünü ele aldığımızda dahi 3,5 milyon kadının doğrudan etkilendiği bir boyuta ulaşmıştır.” “Öte yandan salgın sürecinde okulların, kreşlerin, bakım evlerinin kapatılması ile bakım emeğinin büyük oranda kadınların üzerine kalması, hijyen ihtiyacının artması, kadın işsizliğindeki büyük artışın önemli nedenlerinden biri oldu. Kadınlar ev ve bakım hizmetlerini yürütebilmek için, işten ayrılmak ya da yarı zamanlı ve geçici işlerde çalışmak zorunda kaldı.” (https://bit.ly/3dYTKGx)

2021 YILINDA ERKEKLER TARAFINDAN 280 KADIN ÖLDÜRÜLDÜ, 217 KADIN ŞÜPHELİ ŞEKİLDE ÖLÜ BULUNDU.

Kadincinayetleri.org adresi üzerinden yayınlanan interaktif haritalama çalışması, Türkiye’de 10 yılda en az 2 bin 534 kadının öldürüldüğünü ortaya koydu. Verilere göre;

  • Kadın cinayetleri il bazında en çok İstanbul’da, ilçe bazında Seyhan’da (Adana) yaşandı.
  • Kadın cinayetlerinin bir numaralı faili kocaydı. Türkiye’de 10 yılda öldürülen 2534 kadının 1113’ünün faili kocasıydı.
  • Her 5 kadın cinayetinden 1’i boşanma/ayrılık aşamasında gerçekleşti.
  • Öldürülen her 5 kadından 1’i şiddet/ taciz mağduruydu.
  • Şiddet gören her 10 kadından 6’sı güvenlik amaçlı korunma başvurusunda bulunmuştu.
  • Kadın cinayetleri en çok evde ve ateşli silahla işlendi.

SIĞINMA EVLERİ SAYISININ YETERSİZLİĞİ 

83 milyonluk ülkemizde nüfusun yarısını kadınlar oluşturuyor. Ancak ülkemizde sığınma evlerinin toplam kapasitesi yalnızca 3 bin 482.Sığınma evlerinde 10 bin kadına 1 yer bile düşmüyor.

SONUÇ

Türkiye’de tüm siyasi iktidarların “erkek egemen” ideolojiyi gerek mevzuat gerekse uygulama açısından desteklemesinin ve sorunları yok saymasının durumu ağırlaştırdığı bir gerçektir. Kadınlar için hayatın hemen her alanında gücünü mevcut erkek egemen zihniyetten alan bir baskı, sindirme ve yıldırma anlayışı söz konusudur. Bu zihniyet, evde, iş yerinde, okulda kendini gösterdiği kadar hukuk düzenlemelerinde, devletin yetkili kurumlarında ve mahkemelerde de varlığını sürdürmektedir. Hukuk kurallarının düzenlenmesinden, bu hukukun uygulanmasına kadar tüm süreç, erkek şiddetini mümkün kılan ve sonlanmasını önleyen bir mekanizma gibi görülebilir. Ceza hukukunun kadını her tür şiddetten koruyacak nitelikte olmaması, şiddet vakalarında etkili soruşturma yürütülmemesi, mahkemelerde erkek şiddetini ceza indirme ve erteleme yoluyla adeta “meşru” kılma yönündeki baskın tavır, şiddet gören kadınlara yönelik koruma tedbirlerinin ivedilikle ve usulüne uygun olarak hayata geçirilmemesi Türkiye’de kadına yönelik şiddeti ortadan kaldırma konusundaki ısrarın ne denli zayıf olduğunu bizlere göstermektedir. Pek çok vakada rastlanan ve hatta ölümle sonuçlanan şiddet vakalarına zemin hazırlayan, erkek şiddetinin ilk elde karakollarda hafife alınıp çözümlenmeye çalışılması da (örneğin; şiddet gören kadını, şiddet uygulayan kocayla barıştırıp eve göndermek), Türkiye’de kadına yönelik şiddetin ne kadar hafife alındığının; erkek şiddetinin ne denli normalleştirildiğinin bir göstergesi olarak değerlendirilebilir.

ÇÖZÜM ÖNERİLERİ 

– 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’un etkili bir biçimde uygulanması.

– İstanbul Sözleşmesi olarak bilinen “Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi”nin yeniden kabulü ve etkin biçimde kullanılması.

– Kadın ve erkeğin eşit olduğu kavramının benimsenmesi ve uygulanması.

– Şiddet önlenememiş, tehdit ortaya çıkmış ise 6284 sayılı kanununa göre etkin korunma sağlanması.

– Bir kadın zarar görmüş ise etkin kovuşturma ve yargılama; cezasızlığa neden olan indirimlerin, tahliyelerin uygulanmaması.

– Kadınların geleceğe dönük olarak ekonomik ve sosyal açılardan güçlendirilmesi.

– Hukuksal düzenlemelerin kesinlikle kadına yönelik her tür şiddeti ortadan kaldırır nitelikte olacak şekilde düzenlenmesi.

– Öğretmenlere, polislere, hakim-savcılara, sağlık görevlilerine kadar tüm kamu çalışanlarına toplumsal cinsiyet eğitimleri verilmesi.

– AİHM kararları esas alınarak “cezasızlık” kavramı, cezasızlık olgusunun yanlış uygulamalar yüzünden nasıl pekiştirildiği konusunda bilhassa kolluk güçlerine eğitim.

Yakınmak bir çözüm değil faaliyete geçmeliyiz…

Yukarıda binlercesi içinden değindiğimiz birkaç kahraman kadına tekrar bakın ve günümüz sorunları ile karşılaştırma yapın… Göreceksiniz ki kadınlar en zor şartlar altında bile yılmadan direnmiş ve imkânsız gibi görünen hakları elde etmiştir. Çalışmalıyız hem de çok!

2605bcc1 adbd 4389 b60f 1f3951c4ff6e 2 e1643143873557

Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunudur.
2016 yılından bu yana kurucusu olduğu M&A Hukuk ve Danışmanlık bünyesinde serbest avukatlık yapmaktadır.
İstanbul Medeniyet Üniversitesi Özel Hukuk Yüksek Lisans eğitimini tamamladıktan sonra hukuk dünyasının ticaret, borçlar, gayrimenkul hukuku ve medeni hukuk alanlarında çalışmalarda bulunmaktadır.
Gelişen ve değişen dünyaya geriden bakan hukuk dünyasının öne geçmesi için bilişim, e-ticaret, yeşil mutabakat gibi yeni hukuk alanlarında yoğun çalışmalarına devam etmektedir.
Kurucusu olduğu M&A Hukuk ve Danışmanlık adına halen kurumsal ve ilgili firma işbirliği ile danışmanlık hizmetleri vermektedir.
Bir de tenis sporu sevdalısıdır.

0 Yorum

Opinyuya yorum yapın

www.opinyu.com'da yer alan her türlü içeriğin tüm telif hakları Opinyu'ya aittir. www.opinyu.com sitesinde yer alan bütün yazılar, materyaller, resimler, ses dosyaları, animasyonlar, videolar, dizayn, tasarım ve düzenlemelerimizin telif hakları 5846 numaralı yasa telif hakları korunmaktadır. Bunlar opinyu.com’un yazılı izni olmaksızın ticari olarak herhangi bir şekilde kopyalanamaz, dağıtılamaz, değiştirilemez, yayınlanamaz. İzinsiz ve kaynak belirtilmeksizin kopyalama ve kullanımı yapılamaz. www.opinyu.com'daki harici linkler ayrı bir sayfada açılır. Yayınlanan yazı ve yorumlardan yazarları sorumludur. Opinyu hiçbir bildirim yapmadan, herhangi bir zamanda değişikliğe gidebilir. 

Opinyu bu sitedeki bilgilerden kaynaklı hataların hiçbirinden sorumlu değildir. Opinistlerin (Yazarların) İçeriklerindeki Sorumluluk Kendilerine Aittir. İçerikler kesinlikle tavsiye içermemektedir. İçeriklerden edindiğiniz bilgileri uzman kişilere danışmadan uygulamanız zararlı sonuçlar doğurabilir. Bu sonuçlardan Opinyu ya da Yazar asla sorumlu tutulamaz. 

©2024 opinyu.com

Kullanıcı Bilgileriniz İle Oturum Açın

veya    

Bilgilerinizi Unuttunuzmu?

Create Account