İçerikte Neler Var?

Büyük Seçim

Herkese merhaba. Maalesef bir süredir yoğunluktan dolayı içerik üretmeye ara vermek zorunda kaldım. Fakat hem ekosistem için hem de ülkemiz için çok faydalı olacağını düşündüğüm, gözbebeğimiz UnitPlan’e çok yoğun mesai harcadık. UnitPlan ile ilgili ayrıca bir yazı daha yazacağım fakat bugün farklı bir konuya gireceğim: Seçimlerimiz.

Birçoğumuz gerek yetiştiriliş tarzlarımız gerekse eğitim sistemimiz yüzünden risk konusunu çok yanlış yorumluyor ve risk almamak adına potansiyelini heba ediyor. İnanın buna o kadar çok şahit oldum ki artık bu yazıyı yazmak boynumun borcu oldu. Birazdan okuyacaklarınızda muhtemelen sizler de kendinizi ya da çevrenizdekileri bulacaksınız. Önerim; eğer yazı içerisinde kendinizi bolca bulursanız, bulunduğunuz konumu ve geleceğinizi tekrar gözden geçirmenizdir.

Yazının içerisinde birkaç kitaptan da alıntılar yapacağım. Kitapların google aramasında karşıma çıkan ilk linklerini de koyacağım. Eğer alır da okursanız ilk sayfasına kendinize benim ağzımdan bir not yazın 🙂

Her Zaman Bir Bedel Vardır, Önemli Olan Sizin Hangisini Seçeceğinizdir!

Hayattan ne istediğinizi hiç düşündünüz mü? Mutlu mesut bir ömür mü? Azıcık aşım, kaygısız başım mı? Yoksa dilediğinizi satın alabileceğiniz bir refah seviyesi mi?

Bunların hepsi iyi hoş ama bir problem var: Tamamı soyut! Ve soyut beklentiler sıkıntılıdır. Çünkü sizi zorlamazlar. Net olmayışlarının avantajını kullanırsınız. Tam olarak beklentinizin ne olduğunu siz de bilmediğiniz için bu beklentiyi ölçemezsiniz de. İşte bu yüzden beklentileri soyut olmaktan çıkarmak gerekir. Bunun için de performans yönetiminde de kullandığımız OKR (Objectives and Key Results) yani Amaçlar ve Kilit Sonuçlar metodolojisiyle yukarıdan aşağıya bir yaklaşım uygulanabilir. Bir örnek vermem gerekirse:

Sablon 2

Diyelim ki ilk paragrafta yazdığımız beklentilerden “Mutlu mesut bir ömür“ olanını seçtik. İşte bu bizim için bir amaçtır. Ölçülemez ve soyut haliyle sadece bir amaç olarak kabul edilir, yani OKR’ın O’su. İşte şimdi bu amaca nasıl erişeceğimizi somutlaştıracağız. Kilit sonuçlar bu işe yarar. Kilit sonuçları sadece ölçülebilir basamaklar gibi düşünebiliriz. “Mutlu mesut bir ömür için hangi sonuçları elde etmem gerekir?“ sorusuna vereceğimiz her cevap kilit sonuçları oluşturur. Bu sonuçları da sonsuz katmanda aşağıya doğru kırabilirsiniz. Yani kilit sonucu bir amaç olarak ele alıp bu sefer o amaç için yeni kilit sonuçlar belirleyebilirsiniz. Örneğe devam edelim. “Banka hesabımda en az X milyon“ bir hedef olarak kilit sonuç kapsamına girer, çünkü ölçülebilirdir. Şimdi bunu bir amaç olarak kabul edelim ve tekrar soralım: “Banka hesabımda en az X milyon olması için hangi kilit sonuçları elde etmem gerekir?“ Artık vereceğimiz her cevabın ölçülebilir ve somut olması gerektiği için buna da şöyle diyelim: “Çalıştığım kurumda C level bir yönetici olmak.“ İşte bu da ölçülebilirdir ve her bir ölçülebilir ifade sizi başarı için zorlar ve sıkıştırır.

Şimdi gelelim başlığa: Her Zaman Bir Bedel Vardır, Önemli Olan Sizin Hangisini Seçeceğinizdir! Bu söz Mark Manson’ın Ustalık Gerektiren Kafaya Takmama Sanatı kitabında geçer. Gerçi kitapta “Çile“ olarak tanımlanmış ama ben “Bedel“ kelimesini daha uygun buldum. Biraz önce yukarıda belirlediğimiz ölçülebilir sonuçları elde etmenin bir bedeli vardır. Bu bedel bazen çok çalışmak, bazen kendine yeterince vakit ayıramamak ya da çok istediğin o tatile gidememek olabilir. Fakat bu bedelleri ödemezseniz de başka bir bedelle yüzleşirsiniz: Amaç ve hedeflerinize ulaşamamanın verdiği mutsuzluk bedeli! İşte bu bedel çok ağır bir bedeldir. Çünkü genelde belirsiz zamanlıdır ve bir kemirgen gibi içinizi oyar durur.

O halde bir bedel illa ki ödenecek! Ha bugün ha yarın. Öyleyse size en uygun olan bedeli ödemeniz en makul davranıştır. “En uygun“ kısmının açılımını kendiniz yapın. Fakat ödeyeceğiniz bedellerin de bir zaman değeri olduğunu unutmayın. Bugün ödemekten çekindiğiniz (ya da tercih etmediğiniz) bedelin karşılığında satın aldıklarınız, yarın size daha ağır bir bedel olarak dönebilir…

Beklemek Belirsizlik Yaratır. Bu Yüzden Daha Sonra Alacağımız Büyük Bir Ödül Yerine Şimdi Küçük Bir Ödül Almayı Tercih Ederiz.

Ian Ayres’in Havuçlar ve Sopalar kitabında Richard Thaler’in çalışmasından bahsedilir:

1981’deki elma araştırma, insanların zamanla ilgili tutarsız tercihlerini ortaya koyan bir deneydi. Bu çalışmada insanlara iki soru soruldu:

  1. Bir yıl sonra bir elma mı tercih edersiniz yoksa bir yıl ve bir gün sonra iki elma mı?
  2. Bugün bir elma mı tercih edersiniz yoksa yarın iki elma mı?

Çoğu kişi ilk durumda bir gün bekleyip iki elmayı tercih ederken, ikinci durumda bugün alınacak bir elmayı tercih etmişti.

Bunun sebebi çok anlaşılır. Çünkü gelecekle ilgili kararlar alırken ortada bir “Belirsizlik Faktörü“ vardır ve belirsizlikten nefret ederiz. İçinde bulunduğumuz bir anda alacağımız ödüller, ileride alabileceğimiz büyük ödüllerin cazibesini yok eder. Beynimiz hemen “Gelecekte ne olur ne olmaz bilinmez. O yüzden sana sunulanı hemen edin!“ diye talimat verir. Bu da bir kaybetme riski doğurur. Ve tıpkı belirsizlikten nefret ettiğimiz gibi kaybetmekten de nefret ederiz.

Aslında kazanamamaktan çok kaybetmek bizi rahatsız eder. Fakat bir istisna var: Henüz sahip olmadıklarımızı kaybetmekten hiç rahatsız olmayız. İşte bu yüzden potansiyelimizi görmezden gelmeye meyilliyizdir. Sahip olabileceklerimizi umursamayız çünkü onlara sahip olabilmek bir ihtimaldir. İhtimal belirsizdir. Belirsizlik risktir. Risk kaybetmeyi çağrıştırır ve yine kaybetmekten nefret ederiz. Bu akışı beynimiz o kadar hızlı çalıştırır ki çoğu zaman neyi kaçırdığımızın farkına varana kadar olan olmuştur bile.

Kaybetmek dediğimiz zaman sadece somut şeyler gelmesin aklınıza. Örneğin konforunuzu da kaybedebilirsiniz. Ya da insanların size olan sözde “güvenlerini“. Bazen de “elalem ne der“ saçmalığına karşı geliştirdiğimiz tutukluklarımızı kaybederiz. İşte bunların tümü bir kayıptır ve bugüne aittir. Şimdi oturun ve sakince şöyle bir düşünün; sırf bu mesnetsiz sahte kaybetmeler için hangi büyük ödüllerden vazgeçtiniz? Hangi potansiyelinizi görmezden geldiniz? Özetle, geleceğinizden ne kadar borç alıp bugünkü küçük kazançlarınızı satın aldınız?

Market Kasası Sırası

Şimdi bir markette olduğunuzu ve kasada sıra beklediğinizi hayal edin. Hemen yanınızdaki kasaya bakarsınız genelde. Belki o daha hızlı ilerliyordur, değil mi? Baktınız ve gerçekten onun daha hızlı ilerlediğine karar verdiniz. Sıranızı bıraktınız ve diğer kasaya doğru yöneldiniz. Fakat ayrıldığınız kasa bir anda hızlandı. Kendinizi nasıl hissederdiniz?

Eminim birçoğumuz bu senaryoyu yaşamıştır. Belki de defalarca. Bedel ödemekten vazgeçtiğinizi sandınız aslında ama yine bir bedel ödediniz. Aslında yapacağımız şey daha derin bir planlama olmalıydı. Elimizde veri var. Sırada bekleyenlerin sepetlerini ve üç aşağı beş yukarı kasada harcayacakları süreyi hesaplayabilirdik. Aynı süreci diğer kasa için de yaparak bir karşılaştırma yapabilir ve kasaya varış süremizi belirleyebilirdik. Ama bunları yapmak yerine “o anda“ hızlanan kasayı tercih ettik. Bekleme bedelini ödemeyi reddederken planlama yapma bedelini de ödemedik. Fakat bir sonraki başlığı unuttuk…

Kendi Kendine Olan Diye Bir Şey Yoktur ve Başarı, Bedelleri ve Zorlukları Kucaklamaktan Geçer

Sablon 1

Bedelsiz, zorluksuz, kendi kendine olan bir şey yoktur. Bu çok önemli bir kabuldür ve genelde böylece kabul edilmez. Hep bir şekilde “sihir gerçekleşecek“ diye umarız. Ama gerçekçi olalım… Sihir gerçekleşmeyecek!

Çevremdeki birçok kişiye önerdiğim bir küçücük fıçıcık işi dolu turşucuk bir kitap vardır: Seth Godin – Dip: Vazgeçmeyi ve Vazgeçmemeyi Öğreten Küçük Bir Kitap. Bu kitap hiçbir tarafı teknik olmayan, bir çırpıda okunup bitirilebilecek, hepi topu 80 sayfalık bir hazine. Yazıyı bu hazineden bazı notlarla sonlandıracağım.

Eğer bir ödül karşısında zorluk çekmeseydik ya da bedeller ödemeseydik muhtemelen çok sıkıcı ve önemsiz olurdu. Bedellere şu gözle bakmayı bir deneyin: Sizi ödüllere götürecek olan huysuz, uyumsuz, geveze, bazen de ihanet içerisinde olan yol arkadaşları. Bu arkadaşlar siz uyurken başınızda yüksek sesle en sevmediğiniz tarzda müzik dinleyebilir, siz başka bir işle ilgilenmek istediğinizde kendisiyle ilgilenmeniz için sizi taciz edebilir, başınız da ağrısa, yorgun da olsanız başınızda vırvır konuşabilir, ona kızdığınızda sizi manipüle edebilir…

Biliyorum, böyle bir yolculuk çok sabır gerektirir. Ama işte bedel dediğimiz de tam olarak budur. Sabır…

Yaptığımız her şeyde bir “Dip“ mutlaka vardır. Bunu kabullenerek yola çıkmak aslında yolu yarılamak gibidir. Ne derler bilirsiniz, “Bilmek savaşın yarısıdır.“ Zorlukla, bedelle, diple karşılaşacağınızı bilirseniz buna hazırlıklı olursunuz. Belki sarsılırsınız ama yıkılmazsınız.

Geleceğinizden Borç Almayın, Ondan Alacaklı Olun

Potansiyeli yüksek bir ödüle ulaşmak için bugünün zorlukları karşısında yine bugünün konforunu tercih ederseniz geleceğinizden borç almış olursunuz. Ve gelecekteki kendinizin hangi durumda olduğunu henüz bilmiyorsunuz. Peki ya gelecekteki kendinizin sizin bugün ondan aldığınız borcu ödemenize çok ihtiyacı olursa?

Bunun yerine geleceğinize borç vermeyi deneyin. En azından bugün hangi zorluklar karşısında direndiğinizi biliyorsunuz…

Sevgiler

Engin

1 Yorum
  1. […] merhaba. Geçen hafta yazdığım Büyük Seçim yazısı, henüz 1 hafta olmasına rağmen Opinyu’da şu ana kadar en çok okunan yazım oldu. […]

Opinyuya yorum yapın

www.opinyu.com'da yer alan her türlü içeriğin tüm telif hakları Opinyu'ya aittir. www.opinyu.com sitesinde yer alan bütün yazılar, materyaller, resimler, ses dosyaları, animasyonlar, videolar, dizayn, tasarım ve düzenlemelerimizin telif hakları 5846 numaralı yasa telif hakları korunmaktadır. Bunlar opinyu.com’un yazılı izni olmaksızın ticari olarak herhangi bir şekilde kopyalanamaz, dağıtılamaz, değiştirilemez, yayınlanamaz. İzinsiz ve kaynak belirtilmeksizin kopyalama ve kullanımı yapılamaz. www.opinyu.com'daki harici linkler ayrı bir sayfada açılır. Yayınlanan yazı ve yorumlardan yazarları sorumludur. Opinyu hiçbir bildirim yapmadan, herhangi bir zamanda değişikliğe gidebilir. 

Opinyu bu sitedeki bilgilerden kaynaklı hataların hiçbirinden sorumlu değildir. Opinistlerin (Yazarların) İçeriklerindeki Sorumluluk Kendilerine Aittir. İçerikler kesinlikle tavsiye içermemektedir. İçeriklerden edindiğiniz bilgileri uzman kişilere danışmadan uygulamanız zararlı sonuçlar doğurabilir. Bu sonuçlardan Opinyu ya da Yazar asla sorumlu tutulamaz. 

©2024 opinyu.com

Kullanıcı Bilgileriniz İle Oturum Açın

veya    

Bilgilerinizi Unuttunuzmu?

Create Account